RED - Retired and Extremely Dull

Aşk ile aksiyonu birleştirmeye çalışıp tüm izleyicilerde rating almaya çalışmış beşinci sınıf Amerikan filmi; yeter artık çekmesinler bunlardan ya...

Ye, Dua Et, Sev

Bu filme;

1- erkek arkadaşınız ya da kocanızla gitmeyin çünkü bu bir kadın filmi ve onların sıkılmaları garanti.
2- aç gitmeyin İtalya'da yemek faslı fena karnınızı acıktıracak.
3- aç giderseniz çıkışta pizza ya da makarna yemek için ikinci yarının bir an önce bitmesini bekleyeceksiniz.
4- kitabını okumadan giderseniz benim gibi yargılamadan izlersiniz.
5- kitabını okumuş olarak giderseniz (eğer okumayı becerebildiyseniz) film size sığ gelecektir.
6- giden tüm kadınlar Julia Roberts'ın aldığı riskleri almak için kıvranacaklar ama yemez...
7- kadınsanız mutlaka gidin kendinizden bir parça bulmamanız olanaksız.

Pucci - Gümüşsuyu

İTÜ Gümüşsuyu kampüsü'nün hemen karşısında. Mutheşem bir manzara eşliğinde italyan pizza yemek isteyenlerin uğrak yeri, meğer epeydir suşi de yaparmış. Alt katında suşi, üst katında pizza servisi yapılıyor. Biz gittiğimizde alt katta parti olduğu için suşi servisi de üst kattaydı. Bayanlar 39TL, erkekler 49TL'ye sınırsız suşi ve çin yemeği yiyebiliyor. Meraklısı arkadaşlar çok beğendiler de meğer ben o kadar da sevmezmişim, öğrenmiş oldum. Sevmeyen denemesin vücut farklı tepkiler verebiliyor. 
Suşi çabuk bozulduğu için siparişler taze taze hazırlanıyor bu yüzden çabuk servis edilmiyor. Her birinden denedik kayış gibi kalamar dışında hepsini de genelde beğendik bir de noodle çok çok kötüydü. Sınırsız suşi dışında mönü sıkısından pahalı benden söylemesi.

Siz hiç karabasan gördünüz mü?

İlk gördüğümde bundan yedi yıl önceydi sıkıntılı zamanlarım vardı o zaman ama en korkuncu ilkiydi. Tek başıma İstanbul'da yaşadığım dönem. İlk yılımdı. Kış mevsimiydi. Evde doğru dürüst eşyam yoktu. Tüm odaların düzeni kapıyı görebileceğim şekilde dizayn edilmişti. Yatak odasından da direk sokak kapısına uzanan uzun koridoru görüyordum. Apartmana üç defa hırsız girdiği için mutfak kapısını tuvalet kapısına bağlıyıp yatıyordum çünkü anahtarları kayıptı. Kapılar içeriye doğru açıldığı için eve birisi buralardan girerse kapıyı açamayacak ya da gürültü yapacağından ben yataktan elektro şok aletimle fırlayabilecektim. Ne cesaret ama...

Big Chef's - Etiler

Önce biraz dedikodu ile başlayalım. Big chef's Ankaralıdır. Ankaralılar bilirler küçücük bir sokağın kocaman bir adı var Arjantin caddesi; hatta bir İstanbullu arkadaşım acaip dalga geçmişti iki adımda caddeyi bitirince; işte o caddede Cafe Miz vardır. Bütün gençliğimizi paramız yetmediği için sırf piyasa yapmak için sadece çay içerek geçirdiğimiz kafe. Ankara'nın ilk en kokoş kafesi. İşte Big Chef's'in sahipleri de aynıdır. Dedikodu kısmı şu. O zamanlar karı koca işletirlerdi burayı; sonra o kadar çok kazandılar ki Kuki's diye bir de pastane tarzı bir chain yaptılar Ankara'da ama hala var mı bilmiyorum. Karı koca boşanınca hanım olan Ankara'daki bu markaları kocaya bırakıp kendisi Big Chef's i yaptı. Ankara'da iki şube açtı. Ben ilk gördüğümde Kitchenette'e benzetmiştim bruncha gitmiştik kalabalık bir grup. Bir süre sonra Etiler'de gördüm ancak mekanı ziyaretimiz epey zaman aldı.

Türkler kokuyor mu?

Bu aralar hakkımızda twitterda en moda iddialardan birisi kokuyor olmamız. Ben de en son Karadeniz gezisinden sonra bu konuda ahkam kesmeye karar verdim. İsterlerse elitist desinler isterlerse halk düşmanı ya da ötekilerden ki en güzeli bu sanırım kendimi others filminde gibi hissettim Karadeniz'de. Bizi pamuklara sararak mı büyüttüler ne? İtiraf ediyorum memleket güzel ama insanımız pis.
Evet ya pisiz ve kokuyoruz bu kadar basit bunda gizleyecek ne var ki. Ülkede bir kişinin yıllık sabun tüketimi 1/2 kilo. Hala sabun ile çamaşır yıkayan insanların olduğunu da düşünürsek bunun vücut temizliği için kullanım oranını siz düşünün. Neden bu kadar canımız acıyor ki bir de sanki yazın ortasında kokacağını bile bile pastırma yiyoruz daha ne işte yaşam şeklimiz bu kokuyoruz. Ülke yarım ada sıksan toprağı su fışkırıyor ama insanımızdaki ter kokusunun ben doğada başka bir yaratığın çıkarabileceğini sanmıyorum.
Çok mu acımasız oldu? Hayır valla gerçekleri ben de kabul ettim bundan sonra memleket içinde gezerken yanıma yirmi yıl önce annemin yaptığıı gibi havlu, çarşaf, yastık kılıfı ve çamaşır suyu alacağım. Ne kanlı çarşafları kaldı, ne pislik içinde küvetler. Kaldığımız oteller de en az üç yıldızdı bu arada...Ha içinizden aklın neredeydi diyenler çıkacaktır elbet. Ne deyim haklısınız bir musibet bin nasihattan iyiymiş. Tecrübe ile sabit oldu ben de otuzundan sonra öğrendim.

Safranbolu - İyi hoş da safran olayı hikaye!

Safranbolu vadinin içine saklanmış ne güzel bir yer. Ne güzel olmuş ben görmeyeli; daha çok ev restore edilmiş; turizm inanılmaz gelişmiş. Her yer insan dolu adeta yürünmüyor sokaklarda zaten daracık sokaklarda yükselen cumbalı evleri görmek için bir sağa bir sola bakmaktan başınız dönüyor sonra acaba temiz hava mı çarptı diye düşünüyorsunuz. Safranbolu'yu golf arabalarıyla gezebiliyorsunuz. En kısa tur 45 dakika en uzunu 2 saat sürüyor. Bizim konaklama için geç olmadan Amasra'ya gitmemiz gerektiğinden kısa turu aldık. Kişi başı 8.5 TL. Rehberimiz yerlisi Türkçesi şehirle ilgili verdiği bilgiler takdire şayan. Pabucunu dama atmak deyimi buradan türemiş. Osmanlı zamanında da Karadeniz ticaret yolu üzerinde olduğu için hep kalabalıkmış, ilk kanalizasyon burada yapılmış, şehirleşme hikayeleri çok enteresan. Çok çok rum varmış bölgede onlar bize bakır ve deri sanatları biz onlara marangoz olmanın inceliklerini öğretmişiz. Dabakhanelerin kurulduğu yerler bile şehirleşmenin ne kadar ileri boyutta olduğunun göstergesi. Büyük bir pazarı var İstanbul'daki kapalı çarşının açık olanı, gezmesi çok keyifli. Yeni yapılan hiç bir şey tarihi dokuyu bozmamış; Algida dolapları bile ahşap. Gitmediyseniz mutlaka gidin gitmişken bence en az bir gece tarihi konakların içinde konaklayın. Bol bol lokum yiyin ama safrana para vermeyin.