Gidesim geldi...

Eski fotoğraflarıma baktım biraz önce facebooktan; gidesim geldi.
Bilmediğim sokaklarda salak salak gezesim,
Her köşede resim çekesim sonra digital ya makineler artık bakıp beğenmediysem aynı köşede yeniden poz veresim ya da yeniden sokakları çekesim...
Aynı pantolonla bir hafta dolaşasım geldi.
Ayakkabılarım ayaklarımın tabanına yapışsın yürümekten.
Hep yağmurlara denk geldi seyahatler paçalarım yine çamurlara bulansın; diz kapaklarıma kadar sırılsıklam olsun...
Yüzümüz rüzgardan kızarsın yine resim çekelim burnumuzun ucu kıpkırmızı çıksın...
Dillerini anlamadığım insanlara karışasım,
Yine sokaklarda, otobüslerde, metroda kaybolasak;
Marketlerinden sanki orada yaşıyormuş gibi alışveriş yapsak
Oteli bulmak için yine acı çekip adrenalin salgılasak yine tanımadığımız adamlardan yardım istesek...
Offf sıkıldım mı ne?
Çok kazanmak lazım çoook çalışmak...

İndigo Çocuklar 2

Alara'nın bombaları devam ediyor.

Ders çalışmakla arası pek iyi değil kızımızın. Sevmiyor çalışmayı; çalışmayınca da sınavlarında başarılı olamıyor.
Sınavda on beş sorunun beşine yanlış verdi diye annesinden paparayı yiyince cevap hazır "a ama on tane de doğru yaptım" Hal böyle olup dil papuç kadar olunca anneanne diyor ki ben şununla bir konuşayım...
Bir gün alıyor karşısına uzun uzun ders çalışmanın önemini anlattıktan sonra ekliyor "senin sınıf birincisi olman lazım". Alara az çalışıyor ama zekasından artık hiç şüphem yok!
"E iyi de anneanne sınıfın zaten birincisi var!"
Yani sonuç ortada birinci, ikinci, üçüncü zaten var ama Alara'nın sırası Alara'nın zorlamayın canım siz de kızı artık!

Aslı Börek - Pasta

Dün akşam altın günleri tayfasından bir arkadaşımızın doom günü vesilesiyle Tarabya civarında pasta arayışına giriştik. Arayış diyorum çünkü biz Karafırın, Özsüt ve Mado'nun pastalarına kuruş para vermenin ziyan olduğunu düşünüyoruz. Pasta almaya geç kaldığımız için de Art Cafe'ye gidemedik. Ferahevler'de gezerken aklımıza birden Aslı Börek geldi. Aslında bir börekçide pasta olacağına pek de ihtimal vermeden girdik dükkana. Ama yanılmışız iki çeşit pasta vardı biz de en beğenilen olduğu söylenen frambuazlı pastadan aldık. Dükkanın sahibi o kadar methetti ki inandık gerçekten pastanın SÜPPER olacağına.
Ancak hemen belirteyim 8 kişilik meyveli pastamızdan hiç memnun olmadık. Demek ki neymişşşş 30TL 'nize sonradan acımak istemiyorsanız börekçiden börek, pastacıdan pasta almak lazımmış...

Dublex - Dominos Pizza

Güya bugün spor yapmaya gittik kocayla. 1.5 saatin sonunda çıkışta aklımızdaki tek şey sıkısından bir pizza yemekti. Yolda siparişi verdik eve geçerken aldık. Aslında biz Little Ceaser's ı tercih ediyorduk. Hatta son üç dört yıldır ikiz kenar dışında pizza söylemedik eve. Ve fakat epeydir de memnun değildik eski kalitesinden uzaklaştığını düşünüyorduk o yüzden bu defa Dominos denedik. İyi de yapmışız... Yaşasın rekabet!
Ben ince hamur doublex yedim. Hamur ince ama iki tane incecik açılmış hamurun ortasına cheddar yerleştirmişler. O da erimiş hamurun ortasında pelte kıvamında ve ağızda inanılmaz bir tat bırakıyor. Denenmeli derim...

Beymen Bej - İstinye Park

Bej'den adı gibi anılar ile ayrıldım. Yani aslında bizim hatamız ama iki saatliğine arkadaşlarımız ile buluşacaktık. Onlar İstinye Park dediler, açık hava olsun istediler biz de Bej'i denemeye karar verdik. Ne bilelim fiyatların bu kadar pahalı olacağını. Açıkçası yemek yemedik... Gerçi aç da olsaydık sanırım burada yemek yemezdik. Mönüye baktıkça para kazanmadığımızı teyit ettik.
Epi topu bir saat vakit geçirdiğimiz mekanda 2 su, 3 çay, 1 kola, 1 frappe, 2 kahve içildi...Ve sıkı durun hesap biraz sonra gidip 4 kişi balık yediğimiz "Fish House" ile aynı geldi. 66 TL'cik...

İSTANBUL LEZZETLERİ

İnşaat mühendisi bir arkadaşım gönderdi bu listeyi altın günlerimizde seçim yapabilmemiz için ben de buradan paylaşmak istiyorum. Kim ya da kimler ne amaçla hazırladı bilmiyorum ama ellerine sağlık son derece başarılı gözüküyor. Yeni hedefim adı geçen ve gitmediğim tüm mekanlara gidip o yemeği yemek!
Not: Telefon numaraları doğru mu bilemiyorum...
Koyu yazılmışlar denediklerimden!

İSTANBUL LEZZETLERİ

1. Altıyol Halk Köftecisi : Muhtesem katkısız-doğal köfteleriyle (ki bu hiçbir şeklide mideye dokunmuyor), ızgaralarıyla, ve özellikle doğrama salatası ve İrmikli Parfesi ile güzel bir ambiyansda yemek yiyebilirsiniz ayrıca çook uygun bir hesap ödeyerek mideniz ve keseniz mutlu olarak ayrılırsınız. 1 kere denemenizi tavsiye ederim. /Halitağa Cad. Altıyol Kadıköy. 0216 5500 700

2. Hünkar Lokantası'nın ayvalı yahnisi ve irmik helvası : Nişantaşı ve Etilerde iki lokantası mevcuttur.Geleneksel Türk mutfağı yemekleri sunar. Ayvalı yahni tereyağında çevrilmiş iri ayva parçaları kuzu etiyle bir arada pişirilip tarçınla lezzetlendiriliyor. Ve son dokunuş bir kaşık pekmezle gerçekleşiyor. Bir diğer lezzeti ise özel tereyağlı, ılık irmik helvası, tatlıyla hiç alakası olmayanı bile teslim alır. En iyi irmik helvası, en iyi aşure bu lokantadadır. Keçi peyniri ile yapılan zeytinyağlı patlıcan salatası ile paça çorbası da ünlüdür. En iyi çorbada birinci sıradadır. Çorba çeşitleri günlük değişiyor. Mim Kemal Öke Sokak. No :21 Nişantaşı 0212 2254665- Nisbetiye cad. No :52 Etiler.0212 2874770-71

Burger Bar - Reşitpaşa

Cuma akşamı aslında Köşebaşı'na gitmek için sözleştiğimiz arkadaşlarımız ile İstanbul trafiğinden dolayı buluşma saati sarkınca yol üstünde BURGER BAR'a gittik. Dediler ki hamburgeri müthiş, millet Yeşilköy'den geliyor biz de denemeye karar verdik. Reşitpaşa'dan sahile inen dik yokuşun kenarında epi topu 20 m2 lik en fazla 25-30 kişinin oturabileceği bir mekan. İçerde mini bir bar ve 4-5 tane masa var. Mönü tamamen hamburger üzerine kurulu. Etler aşağı katta pişiyor bu yüzden koku problemi yok. Gelelim yemeklere.

Edi Gezenti ile Büdü Gezenti

Benim gezme alışkanlığım anadan babadan geçen bir şey...Bizimkiler her fırsatını bulduklarında gezmişler çünkü. Gezerken bir birlerini tanımışlar daha çok sevmişler. Şimdi de Edi ile Büdü gezerler deliler gibi her; seyahatten acaip hikayeler ile dönerek.

Le Pain Quaditien - Adı gibi...

Le Pain Quaditien bana adının anlamı gibi bir şey ifade etmedi... Acaip verimsiz mönünün hangi ülke mutfağının özelliklerini taşıdığını anlamadık. Kanyon'da her yer tıka basa doluyken neden buranın boş olduğunu anlayabiliyorsunuz.
Mönüden karnınız açken bile kolay kolay şööyle ağzınıza göre bir şey bulmanız da kolay değil. Anladığım özellikle kahvaltı ve organik ekmekler konusunda iddialı oldukları. Ancak belirtmeliyim ki 12 TL bir menemene veresim de gelmeyeceğinden sanırım kahvaltıyı da daha güzel alternatifler ile geçiştirebilirim.
Mönüde bol miktarda salata ve makarna çeşitlemeleri var. Salata porsiyonları doyurucu da gelse ben ota da 20 TL vermeyi ziyadesiyle gereksiz buluyorum. Domates çorbası içtim vasat olduğunu söylemeliyim. Arkadaşımla bir salatayı paylaştık. Onda da farklı bir lezzet yoktu, salata nihayetinde evde de hellimleri kızartıp kendim de rahatlıkla yapabilirim. Ben dışarda yemek yiyeceksem evde zahmetinden dolayı uğraşamayacağım ya da teknik olarak yapamayacağım şeyleri tüketmeyi seviyorum. Bu yüzden burası sanırım benim tipim değil.
Ekmeklerinin ise güzel olduğunu söylemeliyim. Belki de yolunuz düşerse ekmek türevlerini tüketmeyi seviyorsanız ve paracıklarınız da çok önemli değilse eve giderken ekmeklerinden alabilirsiniz.

Sevgi Bahçesi - İstinye


Kanımca FSM köprüsü Avrupa yakasında en güzel İstinye'den izleniyor. Tam burunda deniz otobüsü iskelesinin bitişiğinde Sevgi Bahçesi. Buraya giderken hiç bir şey beklemeyin. Ne içecekleri ne de yiyeceklerini beğenmeyeceksiniz ama manzaranın alasını bulacaksınız. Hava güneşliyken deniz, havanın kokusu ve manzara sizi mest edecek. Martıları besleyebilir, denizin mavisinde ömrünüzü uzatabilirsiniz. Bir bardak çay içmeye, balık-ekmek yemeye ve kitap okuyup gevşemeye Sevgi Bahçesine gidilebilir.
Tavsiye ederim...

Manolya Pastanesi - Profiterol

Ben itiraf edeyim İstanbul'da iyi profiterol yemedim. Ankara'da eskiden Serender ve Angora muhteşem profiterol yapardı bol kremalı ve bol fıstıklı...İstanbul'a ilk geldiğimde İnci'ye götürdüler ne yalan söyleyim ben İnci'den de memnun kalmamıştım.
Bugün arkadaşlar Manolya Pastanesi'nden getirdiler iki koca paket. Onların yıllardır favorisiymiş. Biz de çok beğendik. Gerçi benim porsiyonuma fıstık düşmemişti ama son derece hafifti; biraz da extra sosu olsaydı on numara olurdu.

Fua Cafe - Maçka

Bugün öğlen 5 kişilik bir ekiple öğle yemeği için Maçka parkındaki Fua Cafe'ye gittik. Arabanızı hemen girişindeki valeye verebiliyorsunuz ve 5 TL ödüyorsunuz. Sonra merdivenlerden aşağıya şehrin göbeğindeki ender yeşilliklerin arasında kurulu 3 katlı bu sevimli mekana iniyorsunuz. Yaz bahçesi renkli pufları, muhteşem manzarası ve kuş sesleriyle sizi karşılıyor. Mekanın içi de doğayı görebileceğiniz güzellikte organize edilmiş.

Hala Olmak - Hoşgeldin Defne

Benim benden iki yaş küçük kardeşim adam oldu bırak baba bile oldu. Daha dün gibi aklımda karınca yuvasına çomak soktuğu için kızdırdığı karıncaların tüm vücudunu sarıp ısırarak ağlattığı, annemin de sokağın ortasında çırıl çıplak soyup bir yandan da çıplak poposuna şaplak indirdiği sussun diye...
Şaka gibi...Hem benden sonra gel dünyaya, hem her şeyime ortak ol yıllarca, hem bütün ödevlerini ben yapayım, benim yaptığım ödevlerden "şüpheli" ibaresiyle 0 al; hocaya kıvırtmaya taaa Kıbrıs'a gideyim hem de benden önce çocuk yap valla şaka gibi...

Atlantic City - Küçük Vegas

Okyanus kıyısında bir şehir. Sokaklar bomboş, ultra lüks mağazalar sinek avlıyor sebebi civardaki otellerin dev kumarhanelerinin 7/24 dolu olması.
Biz Trump's Taj Mahal otelinde kaldık. Sadece bir gececik. Gruptakiler kumar oynamak istediler biz de değişiklik olsun diye gittik. Ben pek zevk almıyorum paracıklarım gitsin..Bu yüzden bence hakkı da bir gececikti üzülmedim.
Otel kocaman odalar çok başarılıydı. Ama mimari de iç dizayn da tam bir kroluk abidesiydi.
Kıbırıs'ın kumarhanelerinden on kat büyük. Yüzlerce makine var. Bir de canlı oynayan kalabalık. Makinelerin başında yaşlılar var. Makine başında uyuya kalmışlar... İkiyle ikiyi toplayamazlar ama bir centlik oynuyorlar. Saatlerce...Oksijen tüpünü yüreyen sandalyesine iliştirmiş bir kadın 12 saat süreyle non-stop oyun oynadı..Sanırsınız Amerika'nın 80 yaş üstü tüm popülasyonu burada.

New York- City of line

Bir haftalık NYC seyahatinden hiç unutmayacağım nokta şehirde her yerde sıraya girmemiz gerektiği oldu. Tuvalette sıra, restoranlarda sıra, feribotta sıra, shuttle da sıra, kasalarda sıra, alışveriş merkezlerinde sıra her yerde sıraya girdik. Bir de ağırlar ki sormayın... Bu sıra bitmez...
Bu yüzdendir ki JFK'de billboardlarda yazan "New York, city of life" tamlamasını "City of line" olarak değiştirmenin pek de yanlış olmayacağını düşünüyorum.


Aklımdan çıkmayacak diğer noktalar ise;