Ton balıklı omlet - by me

Yorgunluktan bitmiş bir halde geldim bugün eve; aslında kelimenin tam manasıyla kan ter içinde. Bu ve benzer sahneler sıklıkla yaşanmakla beraber yaz sıcaklarında ve İstanbul'un neminde hiç çekilmiyor. Koca da yok bu akşam Allah'tan akşam yemeği hazırlama derdim olmayacaktı. Ancak hafta sonu Ankara'da olduğum için haftasonu mutfak alışverişi yapılamadı. Ben yokken kocanın da bu külfete katlanmayacağını bildiğimden teklif dahi etmedim. Bu noktada eldeki malzeme ile açlık gidermek zorunda kaldım. Dün akşam makarna yediğim için bugün istemedim. Zaten makarna haşlayacak bile halim yoktu. Dolapta yenilable sadece iki şey vardı; yumurta ve ton balığı. İçine biraz da süt katıp omlet yaptım. Görüntü köpek maması kıvamında da olsa; telefonda konuştuğum arkadaşlarım ve annem manyak mısın o yenir mi gibilerinden iritasyon cümleleri de kursalar itiraf ediyorum son derece başarılı bir kombinasyon oldu ve üzerinden bir saat geçmiş olmasına rağmen hala hayattayım.
Pratik, leziz ve ucuz bir çözüm ama Allah kimseyi açlıkla terbiye etmesin...

Kendi işini kendin yapMA

İşletme okuduk ya, organization theory dersinde öğretilen ilk şeylerdendir "neden hiyerarşi var?" Anlıyorum aslında kimse yanlış anlamasın karşı da değilim. Ama ben de bir sorun var galiba ben delege etmeyi sevmiyorum. Delege edersin olay biter değil mi? Yok ben de daha büyük stres yaratıyor. İyi bir yönetici olmanın kuralı aslında delege etmeyi becermek ama ben işi devrettikten sonra sapığa bağlıyorum. On kere sormam lazım günde; o iş bitti mi kotardık mı, nasıl, neden, niçin? Sürekli taciz halindeyim...
Önce kendimi kasıyorum sonra karşımdakine kan kusturuyorum. Hele o iş bir türlü bitmeyince ya da insanlar gerçekten komik atlamalar yapınca; işe dalıp devreye giriyorum. Neden çünkü ben başında durursam daha çabuk bitiyor. E zaten onayı da ben vereceğime ya da onay alırken yöneticileri ikna edeceğime göre benim yaptırmam kafadan vakit kazandırıyor.

İdare Etmek Üzerine

Çocukken ne kadar ufak bir dünyam varmış. Ne kadar da kötüymüş büyümek. Oysa yaşımı bir tane fazla göstermek için neler yapardım. Tek derdim ders notlarım olsaymış keşke. Ya da karnemin komşunun kızından iyi olması ve annemin böbürlenmesini sağlamak. Ya da zırt pırt şehir değiştirdiğimiz için yeni arkadaş bulmakta; yeni hocanın gözüne girmekte zorluk çekmek; anadolu lisesi sınavlarından iyi not alıp koleje girmek ya da org derslerinin hakkını verip babama sanat müziğinden nameler döktörürken yüzünü güldürmek...
Ne anlamsız ve önemsiz kaygılar...Çocuk kalbi işte...

Hayatı Ertelemek Üzerine

Hayat ne kadar kısa anı yaşa gibi geyikler yapmayacağım zira bunun doğruluğuna inanıp da aslında o kadar cesur olamayan çoğunluktanım asla bir ferrarim de olmadı olacak gibi de değil olsa da zaten satıp da uzaklara gidemeyeceğim.
Evliyim;  o imza ve o yüzük pranga nihayetinde artık ortak yaşayacağınız paylaşacağınız bir hayatınız var. Bu yüzden aklınıza eseni yapamıyorsunuz. Sınırlar var yani, görünmez çitler biraz uzaklaşınca küt diye kafanızı vurduğunuz... E zaten çiti geçseniz hayatta görüş mesafeniz de az...

Gitti Trivana Geldi Takanik

Trivana'ya taaaa teknedeyken giderdik. Sonra tekneler yasaklandı, Trivana Yeniköy'de Shell'in karşısına açıldı. En iyi salata, karides güveç ve helvayı burası yapardı. İki katlı mekanın yazları açık olan son derece de sevimli bir bahçesi vardı. Beş altı yıl Trivana'dan şaşmadık sonra bundan iki yıl kadar önce Trivana'nın yenilenmiş servis elemanlarından neredeyse dayak yiyecek kıvama gelince bir daha gitmemeye karar verdik. Sahibini Yeniköy'de tesadüfen görünce sıkıntımızı paylaştık. O da "elden bir şey gelmiyor akrabalarım onlar" dedi... Bu konuşmadan 1,5 yıl sonra Trivana'nın yerine Takanik açıldığını öğrendik ve nedense hiç şaşırmadık. Malesef o kaybedip bulamadığımız karides güveç ve helvayı burada yine yakalayamadık ama güzel deniz çuprası yedik....

Güllüoğlu - pişmaniye yiyip duruyorum pişmanım

Güllüoğlu imaj tazeliyormuş. Yeni logo çalışması, şık kutular ve farklı lezzet alternatifleri sunmaya başlamışlar.
Güllüoğlu'nun Şirinevler merkezinde tek başına götürdüğü "muhteşem" ince hamur pizza ve baklavaların sonrasında beni de unutmayıp o vahşi pişmaniyelerden getiren arkadaşıma kızayım mı teşekkür mü edeyim bilemedim. Öyle sıradan pişmaniye değil bunlar küp biçiminindeki pişmaniyelerin altı yüzü de çikolata ile kaplı. İçindeki pişmaniyenin kıvamı çok iyi ayarlanmış hani fazla kaçarsa kesinlikle içinizi baymıyor zaten bitter çikolatanın kakaosu tatta dengeyi yakalıyor. Hal böyle olunca da ne kadar karşı koysanız da çerez gibi çıtır çıtır gidiyor!
Hediye ya fiyatını bilmiyorum ama iyi bir hediye alternatifi yakalanmış durumda.
Teşekkürler "Kırmızı"!

Nahide Motel - Maçka

Burası otel motel değil burası Cahide'nin yerine açılmış yeni İzzet Çapa şaheseri. Marjinallik yine son noktasına kadar zorlanmış. İçerde kadınlar, erkekler ve gayler için tuvalet var. Konuklar karşılanırken uçuk kaçık kostumlu kadınların çoğu da zaten erkek. Mekan tam bir çılgınlık harikası sağdan soldan, havadan karadan bir motelde bulunması gereken eşyaların maketleri sarkıyor. Örneğin dj kabininin ön cephesinde çamaşır makineleri var.

Pamuktan ne yaparız?

Yaşasın yeni bir indigo hikayesi.
Annemiz ojelerini temizlerken indigo çocuğumuz Doruk müsade etmiyor ki işlem beş dakikada doğal olarak sonuçlansın hal böyle olunca anne bir oyun uyduruveriyor. "Pamuktan ne yaparız?" Bir parça pamuk koparıyor ve Doruk'a uzatıyor. Kendisi de bir parça alıp oyunu başlatıyor...
Pamuğu çenesine koyup soruyor "pamuktan ne yaparız? Sakaaaal yaparız" Doruk kelimesi kelimesine tekrar ederken kendi pamuğu da kendi çenesinde.

Yeni yemek yedim rahat bırak anne!

Yaşasın, nihayet buraya erkek çocuk hikayesi yazacağım. Ama hala inancım kız çocuklarının birer minik zeka küpü olduğu yönünde ve gerçekten gelecekte erkekleri çooook zor günler bekliyor!
Doruk 2.5 yaşında. Yemekle pek arası iyi değil, çok hareketli olduğu için de zayıf bir bebek. Erkek işte bütün araba markalarını ezbere biliyor ve arabaları çok seviyor. Her anneninki gibi tek sıkıntıları yemek yeme problemi. Şimdilerde tuvalet eğitimi veriliyor. Anne konuşarak iletişim kurma yolunu tercih eden modern annelerden. Doruk annesine adıyla hitap ediyor.

Go Mongo - İstinye Park

Noodle-un kralını, Tai'nin hasını burada yiyeceksiniz. Çıkarken de "pahalı ama değer" diyeceksiniz. Sushico'dan 10 TL farka daha lezzetli yemek yiyeceksiniz hem de en sıkısından doyacaksınız.
Go mongo'da eğer kişiselleştirilmiş yemek yiyecekseniz yani barbekü barından size özel pişmesini istediğiniz yemekleri bir araya getirecekseniz tabak küçük gözüküyor ama utanmadan sıkıştırabildiğinizi sıkıştıracaksınız ve test edildi emin olun tıka basa doyacaksınız. Tabağı doldurmanın şartı şu; etleri önce alacaksınız iyice bastırıp sıkıştıracaksınız. Unutmayın çok gözükebilir ama et pişince suyunu bıraktığı için küçülür. Ete oynarsanız kazanacaksınız.
Normal mönüden seçim yapacaksanız "Tai usulü pilav" ve "Tavuk Batur" öneririm. Pilavlar 6-10 TL arası, noodlelar 20-30 ve barbekü tabağı 30-35 arası değişiyor.
Biz İstinye Park ve Meydan merkez'de her ikisinde de yediklerimizden aynı memnuniyetle ayrıldık.
Afiyet olsun!

Darüşşafaka'nın Cesur Çocukları

İş amaçlı bulaştım Darüşşafaka'ya. Bir sosyal sorumluluk projesi için.
İlk toplantımızı Maslak'taki okulda yaptık. Gülüşüyle insanın içini ısıtan bir "iş geliştirme" müdiresi var kurumun. O sımsıcak gülüşten öğrencilerin hikayelerini dinledikçe gözlerimiz nemlenmeye başladı. Babası hayatta olmayan, ülkenin her yerinden gelen kaliteli eğitim alma olanağı olmayan kız erkek ve ama akıllı çocukların ufacık dünyalarında yaşadıkları kocaman heyecanları dinlerken içimin ezilmemesi mümkün değildi zaten. İlk defa göz yaşları içinde bir toplantı yaptım. Karşı taraf belli ki tecrübeli ama ben bir türlü göz yaşlarıma engel olamadım, kafamı ne yana çevireceğimi bilemiyor, konuya sesim titrediği için devam edemiyordum...