Sinir oluyorum...

Trafikte sinyal vermeden sağa sola dönenlere...
Yolun ahanda orta yerinde yolcu indirenlere...
Sağdan sağdan çaktırmadan önünüze geçen taksi şöförlerine..
Trafiğin en sıkışık olduğu noktada bekleme yapanlara
Siz sıra beklerken hiç aldırmayıp öne geçenlere...
Önüne sıra beklemeden geçen olmuş da buna laf etmeyen koyunlara...
Sigara yasağını delerim ben param da var ciğerim de diye hava atanlara...
Engelli yerine parkeden kafadan engellilere...
AVM otoparkları içinde kendini TEM de sanıp da hız yapanlara...
AVM içindeki o akustikte korna çalanlara...
5 dakikalık iş için otopark parası alan tüm AVMlere
Yaşlı olduklarını sadece haksızlık yapıldığında hatırlayan delikanlılara...
Taksiden ineceğini bile bile parasını hazırlamayıp arkada kuyruk oluşturan yolculara
Nestlenin son reklamındaki kepçe kulaklı ve çilli sevimsiz çocuğa...
Daha da uzar da bu liste..
Acaba sevdiklerim bu kadar yer tutar mı?!?!?!

Pera Müzesi

Türkiye'deki her müze ya da ören yeri ziyaretimi ister istemez Avrupa'daki örnekler ile kıyaslıyordum. Sabancı Müzesi ve İstanbul Modern'e gittiğimde ise özel müzecilik anlamında sektöre eğitimli profesyonel katıldığını ve Avrupa ile yarıştığımızı görmekten çok mutlu olmuştum. Evet son 5 yılda özel müzecilik en azından İstanbul'da çağ atladı demek doğru olacak. Bugun de Pera Müzesi'ni ziyaret ettim. Gerçi iş için gittim ama müzeyi gezme fırsatım da oldu.

Julie & Julia

Blog hikayem başladıktan sonra izlememi tavsiye ederek bir arkadaşım vermişti filmi.  Doktora, les vs derken dün akşama kısmetmiş. Film inanılmaz lezzetli. İştahım acaip kabarmış yattım ve rüyamda muhteşem kremalı pastaları götürdüm.
Film 30'lu yaşlarında başladığı bir çok işi bitirememiş NY Queens'de yaşayan bir kadının kendini daha iyi hissetmek için Julia Powel'ın 550 küsür tariften oluşan kitabındaki tüm tarifleri 365 gün içinde uygulayıp bunun hikayesini de bloğuna aktarması ile ilgili. İki yaşam hikayesi de gerçek. Filmden notlar:

Hijyenik Nesiller

Şu aralar bütün arkadaşlarım ebeveyn oldular. İçlerindeki en yaşlı bebiş 2 yaşını yeni doldurdu. Buna rağmen buluşmalarda en sık yapılan konuşmalardan bir tanesi çocuklarının gelecekleri. Daha iki yaşındalar ama gelecekleri planlanmış. Eğitimli ailelerin çocuklarını zor bir gelecek bekliyor. Zavallılar anlasalardı ebeveynlerinin kendileri için düşündüklerini hiç büyümek istemezlerdi. Şimdiden bir yarışın kurbanı olmuşlar haberleri yok.

Oysa böyle değildi benim çocukluğumda ki takribi çeyrek asır öncesinden bahsediyorum her şey daha az hijyenikti. Benim çocukluğumda mahalle arkadaşlıkları vardı. Okuyacağımız okullar elbetteki ailelerimiz tarafından planlanıyordu. Ama sokak çocuğuyduk bizler. Erkeklerle futbol oynardık. Kızlarla ip atlardık. Kukalı saklambaç en sevdiğimiz oyundu. Hani 12 taşı üst üste dizip topla belli bir mesafeden devirmeye çalışırsınız sonra diğer takım taşları yeniden üst üste dizene kadar kaçıp saklanmaya çalışırsınız. (Gerçi oyunun adı gerçekten bumuydu hatırlayamıyorum.)

Yalnızlığa Dair 3

Kalan olmak ya da giden olmak ikisi de zor ama zaman her şeyin ilacı, hayattta her şey insan için bu yüzden her şeye alışıyor insan. İnsan için en zoru ne kalan ne gidenken yalnız olmak. Kalan değilseniz ve giden yani aslında yanınızda varsa sevdikleriniz yalnız olma ihtimali hala sıfırlanmış değildir. Bedenen değil zihin olarak yalnız kalmamaktır esas olan. Eğer yanınızda sevdikleriniz varsa ama siz yine de yalnız hissediyorsanız işte o zaman hiç istemezsiniz yalnızlıkla oynamayı, vakit geçirmeyi. Tek derdiniz yalnız kalmamaktır aslında paylaşmak bir şeyleri... Hayatı, günü, saati, dakikayı paylaşmak. Malesef biriyle beraber olmak bunları yapabilmek anlamına gelmez bazen. Yalnızlığı değil onu isterseniz sadece. Daha önceki hikayelerde olduğu gibi en yakın arkadaşınız olamaz yalnızlık olmamalıdır da zaten. Doğru değildir bu koşullar altında yalnız olabilmek. Bir yerlerde bir hata olması gerekir diye düşünseniz de bir sebep bulamayabilirsiniz. İlle de hata olması gerekmez. Herkes herkesle %100 salt mutluluğu bulacak ya da paylaşacak diye bir kural yoktur ki...
Kimsede değildir hata. Hata birbiriniz için doğru insan olmamanızdır. Ve belki de en fenası "doğru" insan olduğunu düşünüp aslında en yakın arkadaş olarak yalnızlığı seçmemek için delicesine ve umutsuzca çabalamanız ve vakit kaybetmenizdir. Korkarsınız yalnız kalmaktan, hayata ve diğerlerine açıklama yapmaktan. Oysa kötü değildir yalnızlıkla arkadaş olmak hatta bu durumda en iyisidir muhtemelen zira yalnızlık sizindir, tamamen size aittir ve siz istemediğinizde hiç üzmeden ve üzülmeden de gidecektir. Bir gün....

Nero vs. Gloria vs. Starbucks

Üniversitede Starbucks başarı hikayesini okuduğumdan beri sevdiğim bir markadır. Hatta o zamanlar en büyük hayalim Türkiye'ye getirmekti. Boyner amcanın bile alamadığını ben nasıl hangi parayla becerecekdiysem!!!
Gloria'yı sonradan tanıdım. Çoğunluğun aksine ben Gloria'yı daha çok seviyorum. Starbucks'ın daha lezzetli kahve yaptığına inananlar daha fazla çevremde. Fakat ambiyansından sanırım benim favorim Gloria. Bir de cheese cakelerini de daha çok beğeniyorum.

Toefl

Boş duranı Allah sevmez felsefesiyle acaba dedim geçen hafta ben de mi doktora yapsam. Gerçi yaş kemale erdi rakiplerimiz de pek kuvvetli olacak muhtemelen yine de dedim  bir bakayım neler yapmak lazım. Geç verilmiş bir karar olması sebebiyle girilebilecek tüm sınavları kaçırmışım. ÜDS ya da KPDS yerine Toefl almam gerekli.

Yalnızlığa Dair 2

Giden olmak mı zor kalan olmak mı derdi. Ben hiç kalan olmadım onunla ama giden oldum hem de defalarca. Her defasında aynı sızıyı çekeceğimi bile bile hem de; önce aralarına karıştım sonra giden oldum... Elden bir şey gelmediği için, hayat bu insana sormadan sürüklediği için...

Giden olacağını bile bile giden olmak en zorudur. En zorudur her defasında ayrılırken gözyaşların o pınarlardan akmasın diye kasılmak ve beceremeyince gözükmesin diye kafayı gömecek bir delik aramak. Binene kadar otobüse mutluluk oynamak. Sonrasında ise müthiş bir rahatlamadır koyuvermek gözyaşlarını olduğun yerde...

Yalnızlığa Dair 1

Kalmak mı zor gitmek mi derdi her ayrılışımızda. O hep gitmenin zor olduğunu söylerdi bilemem ki ben hep kalan oldum bu yüzden de bana hep kalmak zor gelirdi. Bu böyle sürdü gitti altı yıl boyunca. O hep gitti ben de hep kaldım. O okumaya gitti İstanbul'a ben hep Ankara'da kaldım; o tek başına askere gitti ben İstanbul'da kaldım; o tek başına yurt dışına gitti çalışmaya ve ben yine tek başıma kaldım.
Eğer kaldığınızda yanınınızda sevdikleriniz varsa bir süre sonra sadece telefonun çalmasını bekler halde yeni hayata alışıyorsunuz. Ama kaldığınızda bir de tek başınaysanız...

Punto - İstinye Park

Mekanda dekorasyon çok sevimli. İtalyan muftağı mevcut. İşte pastalar pizzalar vs.... Fiyatları Mezzaluna ayarında yani ucuz değil. Benim gibi çiğden carpaccio değil hafif tütsülenmiş breasola sevip de her yerde bulunmadığı için yiyemiyorsanız burada var. Ben breasolalı pizza denedim ve malesef içine peynir koymayı unuttukları pizzadan hiç de hoşnut kalmadım. Hiç mekanın sevimliliğine aldanmayın Kitchenette'den başka yerde de pizza yemeyin. Gerçi İstinye Park Kitchenette kapandı ama Mezzaluna tercih edilebilir. Üstelik daha geniş ve ferah bir mekan. Punto biraz sıkışık ve ayakaltı.

Kirpik Perması

Korkulacak bir şey yok. Tek yapmanız gereken yaklaşık bir saat sürecek işlem süresince ya uyumak ya da müzik dinlemek. Sıkılmanız garanti. Önce kirpiklerinize göz biçiminde bir maket yerleştiriyorlar. Sonra zamkla kıvrıklığını sağlayacak silindir bir şeye yapıştırıyorlar. İlk 20 dakika bir ilaç sürüyorlar, 2. 20 dakika bir başka ilaç. Bu sırada etrafı gözetleyemiyorsunuz. Uyusanız iyi olur!!! Sonuç ise Türkan Şoray kirpikleri. Kıvrık kıvrık oluyorlar. Ortalama 2 ay böyle kalıyorlar. Yeni bir teknolji daha gelmiş. Kirpi boyası; bununla da boyatırsanız eğer rimelli gözler 2 ay boyunca 7/24 sizinle oluyor.
Fiyatı mı? Benim gittiğim yerde 50 TL. (boya fiyata dahil değil)

Tespitler

Sonradan İstanbullu olan birine göre aşağıdaki mekanlar gidilmeli, görülmeli;

İstabul'da en iyi et ve mezeler TİKE'de
İstanbulda en iyi balık restoranı SET
İstanbul'da en ucuz ve iyi et UMUT OCAKBAŞI'NDA
İstanbul'da en iyi pide KÜÇÜK EV
İstanbul'da en iyi kahvaltı EMİRGAN SÜTİŞ
İstanbul'da en iyi pilav üstü döner GÜNAYDIN'DA
İstanbul'da en iyi köfteci ALİ BABA
İstanbul'da en iyi çay bahçesi EMEK (hala açık mı emin değilim)

Zübeyir Ocakbaşı - Beyoğlu

Epeydir bir türlü yer bulamadığımız için gidemediğimiz ocakbaşı ahan da burası. Bir hafta öncesinden yerimizi ayırttık bu sefer. Mekan 3 katlı. İçerde havalandırma on numara. Duvarlarda bir sürü ünlü amcanın resimleri var. Hemen bir arkadaşımız Bihter'in kocalarının resmini gördü. İçerde müzik yok. Müzik olmayınca diğer masaların gürültüleri size kadar ulaşıyor. Kulaklarımız bir süre sonra müzik aramadı desem yalan olur. Servis elemanları son derece kibar. Fakat mekan dar. Biraz tıkış tıkış oturduk.

Sarhoşluk

Benim içkiyle aram yoktur. En keyifli ortamlarda en fazla 2 kadeh... Ne olduğu önemli değil ama 2 den fazlası beni bozuyor. Zamanında rezilliklerim yok değil... Ama o ertesi günkü başağrısı, o ağızdaki iğrenç tat ve o mide acısından pek haz almıyorum bu sebeple ağzımla içmeyi ve nerede durmam gerektiğini biliyorum.
Hal böyle olunca içkili gecelerin zorunlu şoförü ben oluyorum. Bu vesile ile kullanmadığım araba modeli de her geçen gün azalıyor. Bir de ayık kaldığım için insan taşımak, yatırmak, soymak ve pisliklerini temizlemek görevi bana kalıyor. Bazen diyorum keşke içenlerden olsaydım da bu kokulara karışmasaydım.
Çok sarhoş görmüşlüğüm vardır. Benim nazarımda sarhoşlar 4'e ayrılır.

Kastamonu - Dep Dep Dep

Anamın memleketidir.
Etli ekmeği süperdir. Denk gelirseniz dağ mantarlı ekmeğini deneyin yok bulamazsanız önerim pastırmalı ekmek. Etli ekmeği Konya'nınkinden farklı. Hamuru açıp yarısını doldurup ay şeklinde kapatıyorlar ve saçta pişiriyorlar. Ayranla iyi gidiyor. Merkezinde büyükçe bir meydan var. Bu meydanın bir köşesinde eski bir hamamdan bozma minik bir restoran var; işte burada temiz ve lezzetli bir ortam bulacaksınız ama biraz havasız hamam olması itibariyle nem biraz rahatsız edebilir.
Sucuğunun da fena olmadığı söylenir ama ben denemedim.
Çifte kavrulmuş lokumunu öneririm.
Sarımsağı da meşhurdur.

Tavacı Recep - Ankara

İstanbul'da Etilerde de bir şubesi var; biz Ankara'daki keyfi almadık. Ankara'da yerini değitirdi ve ikinci şubesini açtı. Saç kavurması muhteşemdir mutlaka denenmeli. Yanında kesinlikle ev yapımı ayranı içilmeli. Ve ne olursa olsun sofradan irmik helvası yenilmeden kalkılmamalı. Ben hiç bir yerde bu kadar güzel helva yemedim. İstanbul'un dondurmalı irmik helvasının bile yanında esamesi okunamaz. Sanırım sütü yakarak yapıyorlar ya da süt yerine kaymak kullanıyorlar. Ne olursa olsun kuyruk yağı bile kullanıyor olsalar farketmez benim hayatımda yediğim en müthiş şeyi burada yapıyorlar. Tatlı tadımlık gelecek hiç çekinmeden baştan peşin peşin ortaya kallavi bir porsiyon istediğinizi söyleyin. Şef Ankara'da ikamet ediyor ve milletvekillerinin uğrak yeri bu sebeple Ankara'daki merkez şubesinden daha mutlu ayrılabilirsiniz.

D-Gym Sports Center- Maslak

D-Gym Sports Center Maslak'taki Doğuş Power Center'ın içinde. Bilgi almak için geçenlerde gittik. Son derece geniş bir alana kurulu. İçeride Kitchenette 'in eski işletmecisi tarafından işletilen ve tarz olarak da son derece benzeyen bir kafe var. Üye olmayanlar da buraya gidebiliyor. Mekan pek bilinmediği için kimsecikler yoktu fakat gazeteciler tarafından pek iyi biliniyor olmalı ki tek gördüklerimiz gazetecilerdi.
Makineler son model, son derece fazla alternatif var. Tüm kardiyo aletlerinde kendi TV sistemi mevcut. Aletlerin tutma, sırt ve oturma bölgelerinde özel bir madde kullanılmış beş yıl boyunca bakteri üretmiyormuş. Salonun soyunma odaları tertemiz. Dolapları günlük de kiralayabiliyorsunuz yıllık da. Extra ücretini verirseniz kirli eşyalarınız yıkanıp ütülenip dolaplarınıza tekrar yerleştiriliyor. Son derece güzel bir SPA ve masaj merkezi var. Cilt bakımı için üye olmanıza gerek yok ancak SPA ve masaj için üye olmanız şart. Bu hizmetler pek tabi extra. Bir gün kadınlara bir gün erkeklere açık hamamı var dileyene kese hizmeti de veriyor. Üst katta mini minnacık altını çiziyorum ufacık bir havuzcuk var. Ankara'daki meydan havuzları kadar!
Burası antreman havuzuymuş. Sadece 2 kulvar mevcut ve  içerisi inanılmaz sıcak ve havasız ki diğer mekanlar için özel bir havalandırma sistemine epey bir para dökülmüş. Havuz kenarında solumanız imkansız. Zaten havuzda yüzülmesin diye yapılmış gibi...
Fiyatlarına girmeyeceğim. Acaip pahalı değil. Sabahları 6:30 da açılıyor 10:30 da kapanıyor. Mekana 6 ayda 750 kişi üye olmuş. İddia edildiğine göre herkesi kabul etmiyorlarmış. Nasıl redettiklerini pek anlamadım ama bir eleme sistemleri varmış. Gerçi biz karşı komşuyu spor yaparken içerde gördük.
Bir de Mustafa Sandal hocasıyla çalışıyordu. Bir sürü de gazeteci görünce ve buranın Doğuş Gruba ait olduğunu da hatırlayınca NTV'nin gece güzellerinin burada spor yapıyor olduğuna 1'e 10 bahse girerim.Benim koca pek bir heyecanlandı valla...

DARÜŞŞAFAKA GYMNASIUM SPORTS CENTER:
http://www.gezmecegormece.blogspot.com/2010/04/darussafaka-gymnasium-sports-center_07.html

Kebabçı İskender- Beşiktaş

Uzun zamandır gidesim vardı havalar ısınmadan İskender yemek iyi geldi.
Mekan 2 katlı bir villa...Oldukça eski belki tadilat yapılması da yasaktır.
İçeriye girer girmez keskin ve ağır tereyağı kokusuyla karşılaşıyorsunuz. Masalara oturur oturmaz garson gelip 1 mi 1,5 mu diye soruyor! İskenderden başka tercihiniz yok anlayacağınız! E sorun değil biz de İskender yiyecektik zaten. Üzerinde aile soyağacının olduğu bir amerikan servis geliyor. Biz yemeği beklerken bu servis bizi epey bir eğlendiriyor. Tüm İskenderoğlu ailesini tanıyoruz. Büyük oğul, küçük oğul baba hatta dedelerinin dedesi...

Aslı Börek - Mantı

Benim annem müthiş mantı yapar. Küçükken doldurma ve kapatmasına yardım ederdim. Evden ayrılınca bir ara ben de epey uğraşmıştım mantıyı a'dan z'ye kendim yapacağım diye.Marketlerde kilosu 3 liraya satılanlardan hiç almadım bilirim içine et yerine bulgur dayarlar lezzetli olmaz.
Mantının tarifinde bir şey yok da hazırlaması epey bir sabır istiyor. Mantı ve yaprak dolmanın en uyduruktan ve fakat bir o kadar zorundan yemekler olduğunu düşünmüşümdür hep. Manyak mısın be adam işin mi yok önce aç, sonra kes, sonra doldur, sonra kapat, eee sonra 3 dakikada yensin bitsin...
Benim mantı hamurları biraz dünya haritası kıvamından oluyor. Öyle muntazam bir daire biçiminde açmışlığım çap 20 cm'yi geçince yoktur. Ama nevalesi güzeldir mantının o kadar sarımsaklı yoğurt ve salçayı neye katsan lezzetli olur zaten. O yüzden ittir kaktır yapardım arada; ortalama iki saatte 4 kişilik mantı yapabiliyorum.
Aman ne marifet dedim sonra Aslı Börek'in mantısını keşfedince. 600 gramlık paketler halinde satılıyor. 600 gramı 13 TL. Pahalı ama kesinlikle değer. Zaten kilo yapıyor diye 40 yılda bir yiyoruz onda da ne ben yorulayım ne ağzımın tadından vazgeçeyim. Biz pek sevdiğimiz için 750 gram alıyoruz ancak yetiyor. Tabakta değil zaten salata kasesinde yiyoruz bol soslu ve yoğurtlu.
Dur şimdi canım çekti iyisimi ben yarın mantı alayım :)

Aslı Börek - Pasta: http://www.gezmecegormece.blogspot.com/2010/05/asl-borek-pasta.html

Mehtap vs. Sütiş vs. Kale

Emirgan'da bundan 2 yıl kadar önce dev çınarların altında bir dükkandı MEHTAP ŞÜTİŞ. Sonra ne olduysa ayrıldılar. İlk başlarda Mehtap daha bir lezzetli daha bir iyiydi serviste. Sütiş çalışanları şeflerini kaptırdıklarını ama geri alacaklarını söylemişlerdi. Dediklerini de yaptılar. Şefler değişti. Böyle olunca roller de değişti. Şimde Sütişi tek geçiyoruz. Hafta sonları kahvaltısı için ideal. Zaten sabah 10:00- 13:30 arası hele bir de havada az bir güneş varsa yer için minimum 10 dakika beklemeniz gerekli. Ama sıra geliyor. Şu İstanbullu ağzının tadını biliyor.

Oruçoğlu- Afyon

Yaz tatillerinde yazlık güzergahımızdı Afyon çocukken. Afyon benim için rengarenk lokumlar ile sucuk demekti. Giderken lokum dönerken sucuk alınırdı kilo kilo. O zaman Cumhuriyet bu kadar yaygın değildi. Biz bir yıllık stok yapardık. Olaki o kış nevale erken biterse Ankara'dan 3 saat zaten sadece sucuk almaya Afyon'a gidilirdi günü birlik...
Afyon kışın ise sıcacık termal sular demek, pelte kıvamında gezmek; yumuş yumuş kulak memesi gibi olmak, hamur gibi yoğurulmak ve hani banyo sonrası ter atarsınız ya işte öyle hafif nemli ve uykulu olmak demek. Bir haftasonu yine gitsek 5 saat mi sürer İstanbul'dan şööyle sıcak sulardan serin sulara dalsak kan dolaşımımız hızlansa; sonra bir güzel kese alsak üstüne 1 saat okkalısından masaj yaptırsak. Tüüüm eklemlerimiz gevşese....Unutsak. Sonra da uyusak hiç deliksiz saatlerce diyorsanız Oruçoğlu'na gidilmeli derim.

Otuzundan sonra ders çalışmak

Ben inek öğrenciydim kendi derslerim bitmez bir de başkalarının derslerine yardım ederdim. Hatta mileti sınava çalıştırırdım da onlardan daha düşük not alırdım. O kadar tipik inek öğrenci işte... En fenası da bir zamanlar benden ödev dilenen arkadaşlarım şimdi benden çok kazanıyor. Yani ben çok çalışmanın faydası olmadığına inanlardanım ama nasıl bir belaya karışmışım bu satırlar bana hatırlatıyor...
Ne kardeşimin; ne kardeşimin o zamanki kız şimdiki hayat arkadaşının;  ne de benim kocanın projelerini, ödevlerini az yapmadım. Hadi ilk ikisi sosyal bilimlerde okudular da koca inşaatçı ne bileyim ben statik ne mukavemet ne ben TM öğrencisiydim. Ona rağmen az uğraşmadım beyimiz tezini hazırlarken üstelik eş zamanlı benim de tezim vardı.

Çanakkale - Geçilmez

Çok büyük bir arazi, çok büyük ve yemyeşil bir arazi... Çok büyük yemyeşil ve sessiz bir arazi...Çok büyük, yemyeşil, sessiz ve fakat çok şey konuşan bir arazi...Tam da İstiklal Marşı'nda söylendiği gibi bastığınız her yerden adeta şehit fırlayacak kadar çok isimsiz insanın öldüğü arazi..
Çanakkale şehitliğini gezmeye başlamadan önce son derece titiz bir şekilde hazırlanmış bilgi merkezine uğradık. Burada dev maket üstünde hangi güzargahı gezmek istediğimizi kararlaştırdık. Zira alan çok büyük her yeri göreceğim derseniz 1 günün yetmeyeceği aşikar. Üstelik biz geçerken uğramıştık.
Bayram günlerinin tercih edilmemesi gerektiği fark etmemiz uzun sürmedi. Türkiye'nin bilumum yerlerinden gelmiş öğrencileri arasında baygınlık geçirmek içten bile değildi. Her şehitlik hınca hıç dolu. Yollar tek yöne akıyor üstelik park olayı da olmadığı için bu tur otobüslerinin arkasında perişan oluyorsunuz.

Terzi Cemal Usta

Benim koca zor karar veren bir insandır. Kendisine sorsanız sebebine "zeka" belirtisi der ama bana kalsa düpedüz kararsız olması. Bu huyu yüzünden bir şeyi almadan önce aynı dükkana aynı sebeple en az üç defa gidilir. Ürün alınır ama genelde eve gelince üründen memnun kalma oranı %30'dur. Kocanın en sıkıntı yaşadığı ürün pantolon paçasıdır. Benim kocanın pantolon paçası olmak dayanılması zor bir süreçtir. Velev ki pantalon alınmaya karar verildi, o zaman şanslıdır! Yoksa depoda en az bir hafta beklemesi gerekecektir. Alındıktan sonra paça ölçüsü belirlenir. Pantolon konuşsa sorun yoktur da konuşan ben ve ölçüyü alan satış elemanı olunca, nazarında pek söz hakkımız yoktur. Dinlemez bizi kendi bildiğini yapar; ölçüyü uzun tutar. Eve gelinir daha piyasaya çıkma şansı olmadan görülür ki paça boyu uzun!!!!

Bergama - Şifa kenti

Dedim ya severim ben tarihi yerleri gezmeyi ve görmeyi; başkalarının geçmişteki hayatlarını merak ediyorum. Kimbilir belki de yıllar yıllar önce orada başka bir hayat yaşamış da olabilirim.
Beni tarihi güzellikleri ile etkileyen başka bir yerde Bergama oldu. Yine değerini yeterince bilmediğimiz ve hatta tren yolları yapılırken bu güzelliğin %70'ini Almanlara kaptırdığımız ve muhtemelen Almanya'da daha şevkatle sergilenmekte olan Bergama kenti. Almanlar bu değerlere bizden daha iyi sahip çıkmışlar ve geri de vermek istemedikleri için tüm gerekli çalışmalar Alman Hükümeti tarafından yürütülüyor. Bergama'da iki nokta var gezilmeye değer. Kent hep anlatıldığı gibi depremde yıkılmış; dağın eteklerindeki akrapol ile akıl hastanesinin olduğu yol toptan yok olmuş. Önce akrapol'e çıkıyoruz. Saat öğleden sonra 17:00 gün batmaya başlamış. Gün batımında kolonların arasında gezinmek daha bir keyifli oluyor. Yine en çok Japonlar var. Kolum kadar objektifleri ile ne muhteşem manzaralar çekiyorlardır eminim... Yunanlıların artık olmayan Akropolis'ine çok benziyor ama tek farkla bizimki dimdik orada duruyor.

Ankara - Gökkuşaklı şehir

İstanbul'lular ve İzmir’liler sevmezler Ankara'yı. Hayat farklı işler Ankara’da, insanı farklıdır çünkü. Aslına bakarsanız başkent olamayacak kadar az gelişmiştir Ankara. Bunun suçlusu insanıdır elbette tüm Anadolu kentleri gibi değişimi çok kuvvetli bir şekilde reddetmiştir. Tüm bu itme kuvvetine rağmen Cumhuriyetin kuruluşu ile beraber genişlemiş, gelişmiştir de Avrupa'lı gibi olamamıştır Ankara...
ODTU isyankarlığını simgelemiştir; yıllar sonra Bilkent vizyonunu değiştirmiştir. Sonra yeni kurulan üniversiteleriyle bir çok ilden gelen üniversitelilerle çehresi değişmiştir değişmesine de yine de yeterli olmamıştır.
Memur kentidir Ankara; aslında Anadolu'da çapa yapan köylülerden tek farkları boyunlarına kravat takmış olmalarıdır. Sorgulamazlar "neden" diye sadece kabul ederler... İsyan etmek ayıp, devlet baba büyüktür...
Kışı adam gibidir Ankara'nın. Karsa karı vardır en sıkısından, üstelik o sevilmeyen ayazına rağmen gökyüzünden güneş hep aydınlatır şehri. İstanbul gridir ama Ankara renklidir. O güneş hayat ışığı olur ısıtmasa da etrafı.

Roma - Çeşmeler şehri

Şeytanlar ve Melekler kitabını Milano’dan Pessaro’ya trenle geçerken okumuştum bir solukta 4 yıl önce. O zamandan beri doya doya Roma’yı gezmek istiyordum.

Roma’da çeşmeler bir başka güzel. Ankara’da olsa Melih amca her birine don giydireceği için iyi ki bizde yok dedirtecek cinsten. Biz razıyız Ankara’nın en güzel köşelerinde çaydanlıktan fincana su aktığını gösteren heykelleri görmeye.

Wienerwald - Çevirme tavukçu

Hani esnaf lokantaları vardır; vitrinlerinde nar gibi kızarmış çevirme tavukları görünce tok karnınız bile kazınır işte Wienerwald bu lokantaların almancası. Dört ay olmuş sektöre gireli. Bu senenin sonunda 50 dükkana ulaşmayı hedefliyorlar. İstanbul dışında bir tane de Bursa'da şubesi var. Aslında ağırlıklı eve servis çalışıyorlar ama hepsinde servis de yapılıyor.

Masa - İstinye Park

Şu pazarlama ne menem bir şey... İyi bir stratejiniz varsa çıplak kralı bile giyinik gösterebilir boş bir şişeyi bile sattırabilirsiniz... İşte Masa bence böyle bir mekan... Servis rezalet; iddia ediyorum sıcak bir bardak kahve bile içemezsiniz, garsonların nasılsa masalar boş kalır endişesi yok ki müşteriyi dövmediği kalıyor...

Karı koca ayrı takımı tutmak

Ben babamın kızıyım. Sıkı Beşiktaşlıydım küçükken avuç içlerim terlerdi maçlarını izlerken ama evden ayrılıp İstanbul'a yerleşince üstüne de Metin-Ali-Feyyaz dönemi bitince eskisi gibi fanatikliğim de kalmadı.
Benimki hasta fenarbahçeli, kombinesi var; klubün de en zenginler listesine girmesinde katkımız büyüktür kanımca. Hal böyle olunca evde hır gür de eksik olmuyor hele derbi maçlarında efsane sahneler yaşanıyor.
Aklımdan çıkmayanlardan birisi Pancu'nun kaleye geçtiği maç. 4-1 kazanmıştık sanırım.

Klub Karaoke - Beyoğlu

Tanrım yıllardır bu geceyi bekliyormuşum...  İçimde patlamaya hazır bir volkan varmış da farkında değilmişim sanki... Futbol maçında ya da bir mitingde tarafınızı çekinmeden belli etmek için onbinlerle hiç durmadan bağırmaktan bile daha keyifli... İnanılmaz deşarj eden bir etkinlik gerçekten ihtiyacım varmış. Gerçi acaip bir başağrısı ile uyandım ama ruhum arındı hissedebiliyorum.
Karaoke de çok eğlendik.

Sevmek bulup bulup yitirmekmiş düşsel bir oyuncağı

Maya: İlk Göz Ağrımız
Tarabya’yı seviyorum, hemen hemen bütün arkadaşlarımız bu civarda oturuyor hal böyle olunca yemek sonrası çayımızı misafircilik oynayarak içebiliyoruz. En güzeli bizde yemek olmayınca birine ekşiyebiliyoruz. Ya da nevaleleri birleştirip ortaya karışık yapıyoruz.

Efes - Filozoflar Kenti

Filozofların zekilik ile delilik arasındaki belli belirsiz çizgide yaşadıklarına inanmışımdır hep...Hatta büsbütün kaçık olduklarına...Zamanlarının ötesinde kapasiteleri olan bu insanların günümüze kadar uzananlarından bir çocuğunun yaşadığı yerdir Efes...Bir çok Yunan tanrısını da ev sahipliği yaptığı biliniyor. Suyundan sanırım...
Bu yüzden belki İzmir farklı ve özel bir yerdir. Ataları da normal değilmişler ki...

Al Jamal - Dibine kadar eğlenje

Şu İzzet Çapa tam bir dahi...Al Jamal'in konseptini en ince ayrınıtısına kadar düşünerek yaptığı besbelli. Benim fazla bir şey söylememe gerek yok, zaten ziyadesiyle ünlü de bir mekan. Ben iyisimi direk Al Jamal gecemi paylaşayım.
Biz bir doom günü vesilesiyle oradaydık. Hafta içi alalade bir gün ve mekan full.

Mısır hakkındaki gerçekler

Mısır'da aslında rüya gibi sekiz gün geçirdim. Bereketli Nil üstünde beş gece ve başkent Kahire'de 3 gece...
Gerçekten fakirler
Gerçekten üçüncü dünya ülkesi
Gerçekten tarih muhteşem
Gerçekten sahtekarlar
Gerçekten yerdeki taşı bile size satmaya çalışacaklar ve inanın başarılı da oluyorlar.
Granit diyerek satmaya çalıştıkları hiçbir şey gerçekten granit değil bildiğiniz alçı!

Ljubljana - Slovenya / Domuz eti kokan şehir

Ljubljana'ya gittiğimizde günlerden pazardı bu yüzden şehir merkezindeki kilise hınca hınç dolu ve sokaklarda aksine oldukça boştu. Tabi bunun bir sebebi de havanın soğukluğu olabilir. Ljubljana tipik bir Avrupa başkenti. Yemyeşil bir coğrafyaya sahip. Merkeze girmeden son derece sevimli kasabaları dağların eteklerinde görebiliyorsunuz. Hepsinde kiliseler uzaklardan dikkatinizi çekiyor.

Art Cafe - Hansel ve Gratel'in bol kremalı pastadan evleri burada!!!

Küçücük ve sade bir mekan Art Cafe ancak m2 nin aksine ortaya çıkardığı lezzetler şahane...Biz en çok sıfır yağlı pastalarından tercih ediyoruz. Favorimiz ise çilekli   PİNOLİ  birazcık pahalı ancak %100 memnuniyet garantili. Daha sektiğini görmedim. Özsüt, Mado, Karafırın'ın pastalarını benim gibi hiç beğenmeyenlerdenseniz bu pastayı mutlaka denemelisiniz. Öte yandan müdavimleri oldukça fazla tahminimce zira bu pasta için önceden rezervasyon yaptırmalı ya da arayıp check etmeden gitmemelisiniz.