Torino'dan Marsilya'ya- Marsilya Sidik Kokulu Şehir


Yaz aylarında hele de bayramda kişi başı 250 tl verip Antalya'da bir otel odasına tıkılacağıma Avrupa'ya gider aynı paraya paşalar gibi gezerim dedim. Dediğimi de yaptım. Bu ramazan karı koc'a güney Fransa ve İtalya'da 5 günlük bir tatil yaptık. İlk defa çift takıldık, hayatımızın en macera dolu yolculuğu kağıt üstünde nasıl planlandıysa o şekilde bitti. Artık biz profesyonel turistiz :)

Cumartesi thy ile torino'ya uçtuk. Mecburduk bu uçuşu yapmaya bir çok sebebi vardı birisi de Milano, Nice gibi diğer şehirlerin yarı fiyatına uçak bileti bulmamızdı. Bir ay öncesinden otel, uçak organizasyonlarını yaptık. Plan 1200 km lik bir road trip yapmak üzerine kurgulandı ve Torino-Marsilya- St.Tropez- Cannes-Antibes-Nice-Monaco- Genova ve yeniden Torino'da sonlandırıldı. Bu yolculuk için bir ay öncesinden araştırmaya başladığımız araç kiralama operasyonunu bir hafta kala sonlandırdık ki fiyatlar aşağı iyice gelmişti. 5 gün için 180€'ya Audi1 kiraladık ve arabadan son derece memnun kaldık.

Torino'ya tabi ki thy ile 20 dakika rötar ile kalktık. Europecar'dan hemen aracımızı kiraladık ve hiç beklemeden Alp etekleri üzerinden Marsilya'ya yola koyulduk. Yollar müthiş, dağları tüneller ile delik deşik yapmışlar inanılmaz bir zenginlik ve en önemlisi şoförler müthiş; bir kere hız limitini aşan görmedik. 30 km yazıyorsa anında herkes hizaya geliyor, bir kere hatalı sollama, bir kere aşırı hız ve hatta korna sesi duymadık. 

Sınırı sorunsuz geçiyoruz. Geçer geçmez  bir kayak merkezindeyiz. Tabi kar yok ama insanlar yürüyüş yapıyor, bisiklete biniyor, eriyen kar sularında rafting yapıyorlar. Herkes inanılmaz fit, bu seyahatte şişman insan görmedik... Deniz yok ama göle girenlere rastlıyoruz. Su pislik içinde bizi pek cezbetmiyor vakit kaybetmeden yola devam ediyoruz.

İtalya'da diesel benzinin litresi 1.78€ civarında Fransa'ya girince 1.55€ lere geriliyor. Fransa'da yollar daha muntazam ve ihtişamlı. Her yerde motorcular var onlar kurallara pek uymuyor adeta burada geçiş üstünlükleri var. 

Yol 350 km kadar hız limitlerinden dolayı 5-6 saat sürüyor. Havanın kararması ile Marsilya'ya giriyoruz. İstikamet hemen merkezdeki 3 yıldızlı otelimiz Escale Ociana gecelik 2 kişi 110€. Otopark yok Garmin sağolsun bizi hemen en yakın park alanına yönlendiriyor. 24 saat için otopark  ücreti  20€. Bizim para buralarda pul anlayacağınız.

Bavulları hemen odaya atıp dışarı çıkıyoruz. Tom Tom'dan baktık tam Vieux Port'tayız yani tam merkezde ve en çok restoran ne taraftaysa oraya gidiyoruz. İşte tam bu noktada artık o kokudan bahsetmek zorundayım. Otoparktan otele gelene kadar da hissettiğimiz o keskin sidik kokusu şehrin her tarafında ve sıcağın etkisiyle nefes alınmıyor. Ama millet o sidik kokusunda yemek yiyor.

Fransızlar sıkı sigara içiyorlar. Kimse restoranların içinde oturmuyor herkes dışarda. Mönülere göz gezdiriyoruz. Ben daha önceki tecrübelerimden biliyorum ki burada ingilizce mönü yok ama koc'a ısrarcı. Ve pek tabi bulamıyoruz. Lisede aldığım fransızca sayesinde en azından mönüyü çözüyoruz. Ve fakat restoran seçmemiz zor oluyor. Tam üç defa bir restorana oturup fikir değiştiriyoruz. Ya garsonlar seninle ilgilenmiyor ya da kabalar. Koc'a çok ısrarcı en sonunca ingilizce mönülü bir yer bulup yerleşiyoruz. Ve eğlence başlıyor. Fransızlar iğrençler anlaşmanız mümkün değil inatla sizinle İngilizce konuşmuyorlar. Yıllar önce Paris'te yiyip hasta olduğum o midyelerden yiyeceğim ben çok heyecanlıyım kimse mutluluğumu engelleyemz. Patates kızartmam, biram ve şarap sosunda hazırlanmış midyemle ben bulutların üstündeyim. Koc'anın yiyemediği deniz mahsullerini de götürünce o mecburen bir hamburger söylemek zorunda kalıyor. Hamburger de onun için tam hayal kırıklığı. Bırakın kıymanın içine soğan moğanı bildiğin baharat tuz koymamışlar. Kıymayı iki cız bız yapıp ekmek üstüne koyup geitirmişler. Allahtan mayonez ketçap var da geceyi kurtarıyoruz. Küçücük meydanda canlı müzik de var iyi mi Fransızca şarkılar çalıyor tanrım sanki film karesi...
Yatarken koc'a "belki gündüzü güzeldir" demişti ben de gülmüştüm ve fakat sabah çan sesleri ile uyandığımız şehrin gündüzü gerçekten güzeldi. Oda manzaramız on numara, kafayı camdan çıkarınca farkettik ki aslında marina çok güzel ama biz metro çalışmasına denk gelmişiz. Her yer kapalı ve kazılmış durumda. Otelde adam başı kahvaltıya ki gidenler bilir bir kahve ve krosana 12 € vermek istemediğim için her Avrupa seyahatinde yaptığım gibi sandiviç aramaya çıktık. Biraz zor oldu pazar günü olması sebebiyle ama köşede iki masalı bir minik pastane bulduk. Fransız baget ekmeğindeki sandiviçlerimizi enfes birer kahve ile tatlandırıp üzerine ekler patlattık ve sonra kendimizi Marsilya sokaklarına attık. 

Daracık ve kısa sokaklarında, neredeyse hiç insana rastlamadan saatlerce yürüdük. En yüksek binanın beş kattan ibaret olduğu bu eski şehir bize çok romantik geldi. 
En son otele gidip 14 € cuk bayıldığımız otoparktan aracımızı alıp tepedeki basilikaya çıktık.Neredeyse şehrin tamamını buradan izledikten sonra denize girmeye plaja indik. Her yer halk plajı aracınızı yine paralı otoparka koyup denize girebilirsiniz. Ve fakat denizin pis olduğunu hemen söyleyim. Fazla vakit kaybetmek istemiyoruz. Yolumuz uzun ve gideceğimiz yer St. Tropez üstümüzü arabada değiştirip hızlıca yola çıkıyoruz.

0 yorum: