Amasya'dan yağmur eşliğinde yol boyu menemencileri aşarak geldik Samsun'a. Devasa bir şehir olmuş. Hiç bir albenisi, Karadeniz'in yeşilinden eser yok. Bina üstüne bina; hepsi sahilin kenarında toplanmış. Önce Cumhuriyet Meydanı'nı bulduk, Atatürk Parkı'nı geçtik sonra BATI PARK'a Bandırma Vapuru'nu görmeye gittik. Aslı değil tabi ki; gerçeği çoktan jilet olmuş. Birebir kopyasını yapmışlar gördüm inanamadım. Küçücük vallahi vapur demeye bin şahit ister. İçerde Atatürk resimlerinden oluşan bir müze var. Giriş 1 TL; çıkışta ne iyi olurdu aslında Bandırma Vapuru hatıraları satan minik bir dükkan olsun biz de alıp evimize götürseydik ama yapmamışlar. Gezdik fotoğraf çektik kel kel Amisos tepesine çıkmak için DOĞU PARK'a gitmeye karar verdik. Burada teleferik var. Sandık ki şehri de tepeden görürüz ama sadece caddeden karşıya geçtik ve hooop tepedeyiz. Oysa bayram kalabalığında tam yirmibeş dakika beklemiştik.
Tepede bir restoran var. Ahşaptan yolları takip ederek Pontus Krallığın'dan kalmış bir mezara ulaşıyorsunuz. Aslında iskelet demeliyiz... Bu tepe define avcıları tarafından bulunmuş sonra devlet el koymuş ve burayı müze haline getirmiş girilmeyen bir tünel olduğunu düşünürsek kazıların devam ettiğini söylemek mümkün.
Bu noktadan sahil manzarası oldukça güzeldi.
Tepe ziyaretinden sonra akşam yemeği için Bafra'ya doğru yola koyulduk. Bir süre sahil şeridini takip ettik. Samsun bir üniversite şehri tabi ki sahil de irili ufaklı bir sürü kafe ve restoran var isimleri de İstanbul'daki abilerini aratmıyor. Bafra yolunda devasa bir büyüklüğe sahip yemyeşil bir alanın üstüne konuşlanmış. 19 Mayıs Üniversitesi hemen göze çarpıyor. Yol boyu yurtlar, fakülte binaları ve öğretmen lojmanları var.
Yeni yapılan sahil yolunda kıvrıla kıvrıla Bafra'ya açlıktan ölmüş bir vaziyette giriyoruz.
0 yorum:
Yorum Gönder