Taaa Selçuklulardan beri Sinop hep hapishane şehri olmuş. Tarihi hapishanenin yanısıra Osmanlı zamanında da açık hava hapishanesiymiş. Gece gündüz geziyorsun sonra da karakola gidip imza atıyorsun. Bu şehir öyle sevimli ki sürgün mürgün koymaz insana... Şehre girer girmez hapishaneyi buluyoruz. Giriş 1 TL içerisi hiç tat vermiyor bütün sinirlerimiz gerilmiş vaziyatte tüm gezi boyunca içerisi ile dışarısının yaşamla ölüm kadar ince bir çizgi olduğunu konuşuyoruz. "Aldırma Gönül" burada yazılmış 1932'de dönemin cumhurbaşkanına hakaretten girmiş Sabahattin Ali mapusa böyle yazıyor tabelalarda. İsim vermemişler ama Atatürk'e hakaretten girmiş içeriye. Müze yapmışlar bu hapishaneyi ama çok zayıf, pislik içinde sadece bir tane oda tamamen orjinali gibi tutulmuş. Koğuş ağasının yatağından çocuklarının yaptıkları resme kadar herşey korunmuş ve o renkler "dışarda" bir arada göremeyeceğiniz renklerden oluşuyor; cıvıl cıvıl bir koğuş burası. Saçma ama bakmaya doyamıyoruz...
Korkunç bir zindan var kapısı açıkken bile içeriye giremeyecğiniz cinsten, görüş odaları, ıslah evi, hamamlar herşey çok ürkütücü burada süper korku filmi çekilir bence...
Bu kadar gerginlik yeter çıktık sahile iniyoruz. Sağınız deniz solunuz deniz...Tertemiz bir havası var. Teknelerin rengi doğa ile müthiş bir uyum içinde. Tam dönüş yoluna çıkmıştık ki tahtadan m maket gemiler satan dükkanlara rastlıyoruz. Erfelek bizi biraz daha bekleyecek.
0 yorum:
Yorum Gönder