| |
Berlin'de yıkılan duvarın geçtiği alanlar böyle farklı renk taşlar ile işaretlenmiş... |
Berlin seyahati cikletten çıktı sayılır; tüm koşullar oluşmuştu ve ben aslında hiç bir şekilde ölmeden önce görmem gereken şehirlerden birisi olmamasına rağmen kabul ettim aslında bir İspanya’yı tercih ederdim. Konaklama sorun olmadı arkadaşımız orada yaşıyor ve uçak bileti mil puanlardan geldi sadece alan vergisi ödedik. Vize de biraz daha uzun olaydı tadından yenmezdi yani ama olmadı n’apalım!
Berlin’e akşam üstü indik. Otobüsle merkeze geldik saat 20:00 gibi elimizde bavullarla geniş ve bomboş kaldırımlarda yürüyerek eve vardık. Hızlıca üst baş değiştirip yine yürüyerek Tiergarten’e bir şeyler atıştırmaya gittik. Hava güzel, caddeler geniş, bir iki bisikletli dışında trafik yok, insan yok sanki içi çekilmiş şehrin derken tam da October Fest kıvamında uzuuuun uzuuun masalarda oturup bira ile pizza götüren bir kalabalığa karıştık.
|
Bu pislikten su içtik! |
Berlin benim gezdiğim Avrupa kentleri arasında gece hayatı en canlı olanı kesinlike. Her gün saat 12:00 gibi evden tabanway çıkıp, hemen her Alman ve Türk gibi metrolara kaçak binip; gece yarılarına kadar gezip eve döndük. Biralar inanılmaz güzel ki içki ile aramın olmamasına rağmen her gün iki dev bardak buğday birası götürdüm. Herkes bira içiyor doğal olarak şehir bildiğiniz bira kokuyor. Tap water yani şebeke suyu içebiliyorlar. Normal tabi memleket yemyeşil, sanayileşme çözülmüş ve Berlin’de nüfus 4 milyon. 4 milyon nufüs 11 hatlı metro yapısı, bir o kadar geniş hızlı tren ile şehrin bir ucundan bir ucuna rahatlıkla gidebiliyor. Üstüne acaip bir otobüs işletmeciliği var yani şöyle ki otobüsler tam belirtilen saatte orada olabiliyor. Bu arada ulaşım araçları abilerin bizim koltuk kenarından sarkıtmaya yarayan uzuvlarımız yani bacakları...Ya yürüyorlar ya bisiklete biniyorlar tüm bunların sonucu trafik diye bir şey yok...Şehir dümdüz bir ovaya kurulmuş bu yüzden bisiklet için çok uygun bir coğrafi yapısı var. Bisikletliler çok özel trafikte tüm geçiş üstünlüğü onlarda, aman ha bir dokun yanarsın. Bir çok merkezde bisiklet park yerleri bile var; olmasa da sorun yok tüm direkler ve ağaçlar senin zaten...Mini etekli binen de var takım elbise ile de hatta Berlin Teknik üniversitesinin otoparkı müthişti yaklaşık 500 bisiklet vardı heralde. Hal böyle olunca kilolu Alman görmedik ama bira göbeğinin ne menem bir şey olduğunu anladık. Alman erkekleri güzel diyemem ama kadınlarının bu kadar güzel olduğunu bilmiyordum. Gerçek sarışınlar ve gerçekten taş gibi hatunlar ve sırf bu yüzden Türkleri hemen ayırt edebiliyorsunuz...(12€ verince akşam 22:00 a kadar kiralama yapabiliyorsunuz)
|
Vanilya Dondurmalı Elmalı Tart Einshtein Cafe |
Berlin bize çok pahalı geldi. İlk gece ortalama bir yerde ton balıklı bir salataya 16€ verince aldık ayarı...Metro bileti tek yöne 2.9€; kahve, bira felan 4€ bir yemek yiyorsun en osuruğundan 10€ veriyorsun. Mutfak desen mutfakları yok sadece bir gece harika Hint yemeği yedik. Ha babam pizza, patates ve salata ve pek tabi bira...Pardon elmalı bir nevi tatlıları var bir de fena değildi vanilyalı dondurma ile bir de onu yedik gerisi fasa fiso...Zaten bana demişlerdi bir nesil patatesle büyüdü diye doğruymuş. Servis hizmetlerinde acaip zayıflar yani Türklerin malı götürmesi normal dedi ki arkadaşımız çek Türkleri buradan hizmet sektörü patlar. Hem yavaşlar, hem nazlılar ve üstüne pisler ha bir de bardak pis diyorsun mal mal suratına bakıp gülüyorlar...Genç nüfus yok denecek kadar azdı hele Pergama müzesine gittik bir de ne sanırsın kalıntılarla güvenlik görevlilerini de getirmişler.
Müze deyince abiler de tarih marih yok ordan buradan Babil’den, Bergama’dan Milet’den topladıkları bir iki tarihi müze yapmışlar esas iddialı oldukları alan sanat...Her yer sanat müzesi kaynıyordu biz gezmedik ne yalan söyleyim. Pergama’yı gezdik biz iki sene önce Bergama’ya gidip hayran kalmıştık demişlerdi ki Almanlar çaldı. Ben söyleyim çalma malma yok bildiğin bizimkiler günah münah ayağına vermişler işte o kadar kalıntının iddia edildiği gibi bavulla getirilmesi imkansız ki zaten audio sistemde diyor ki Tükçe TAKSİM anlaşması ile büyük bir kısmı verilmiş... Yani kapı kadar yekpare parçalar var hangi bavul?!?!?
|
Bavulla taşınan Bergama! |
Şehirde genel bir huzur, dinginlik ve sessizlik var. Öyle ki alalade bir yerde önünüze sincap, tavşan vs. çıkabiliyor. Genel olarak bakıldığında aslında çalışırken yaşamak isteyeceğiniz bir şehir mesela gece yarısı bile rahatlıkla sokaklardas yürüyebiliyorsunuz. Ama ama diyorum bir şey eksik bilemiyorum belki de ruhu yok. Belki biz yaşadığımız bu keşmekeş içinde bu gürültüye, sistemsizliğe alışmışız bilemiyorum belki de kültür meselesi bir yerden sonra sistemden öğk geliyor galiba ama bana soğuk ve hatta buz gibi geldi. Avrupa’nın en cool şehri seçilmiş ismini ziyadesiyle hak ediyor bence cool az bile kanımca buzzzz gibi. Her yerlerinden disiplin fışkırıyor veletleri ağlamıyor, köpekleri havlamıyor, fayton çeken atları sıçmıyor. Hani Büyük Ada’ya gidersin de bildiğin at pisliği kokar her yer bunlarınkinde tente bile yok o kadar yani...
|
Müzeler Adası |
0 yorum:
Yorum Gönder