New York- City of line

Bir haftalık NYC seyahatinden hiç unutmayacağım nokta şehirde her yerde sıraya girmemiz gerektiği oldu. Tuvalette sıra, restoranlarda sıra, feribotta sıra, shuttle da sıra, kasalarda sıra, alışveriş merkezlerinde sıra her yerde sıraya girdik. Bir de ağırlar ki sormayın... Bu sıra bitmez...
Bu yüzdendir ki JFK'de billboardlarda yazan "New York, city of life" tamlamasını "City of line" olarak değiştirmenin pek de yanlış olmayacağını düşünüyorum.


Aklımdan çıkmayacak diğer noktalar ise;
Amerikalı kimdir sorusuna bir cevap verilemeyeceği oldu! Karışmışlar; hintlililer, meksikalılar hepsi birbirine girmiş ortaya karışık bir şey çıkmış.

Jersey'de kaldık biz; buranın ana dili İspanyolca...Neredeyse İngilizce konuşulmuyor. Anlaşamadığımız her noktada İspanyolca devreye girdi...

İnanılmaz şişmanlar. E normal tabi sen patates kızartmasının üstüne cheddar onun da üstüne domuz eti rendelersen normalde alacağından beş kat fazla kalori alırsın. Ayrıca porsiyonlar dev gibi, mikro dalga populasyonu oldukları için de yiyemedikleri her şeyi paketleyip evlerine götürüyorlar hatta bizim zorla elimize tutuşturan restoranlar da oldu!Biz üçüncü günü aydık da bir porsiyonu kocayla paylaşmayı öğrendik.
Ayrıca rüküşler. O cüsselerine tayt giyiyorlar ve iğrenç görüntülerini herkese gururla sergiliyorlar.
Memlekette alışveriş yapsan bir türlü yapmasan bir türlü...Türkiye ile arasında %40-50 oranında fiyat farkı var. Haliyle gözünün takıldığı şeyi almayınca vicdan yapıyorsun; alınca da biriken kredi kartları borçlarını vicdan yapıyorsun. Ben sanırım 5-6 ay alışveriş yapmayacağım. Resmen midem bulandı; görgüsüzler ailesi gibiydik...Neye yapışsak %50 ucuzdu özellikle menşei ABD olan markalarda fark daha da uçuyor.
Grup bizi ikinci gün Woodbury'e götürdü. Hemen hemen tüm kokoş mağazaların outletlerinin bir arada olduğu bir vadi. Buradan ciddi miktarda alışveriş yapıldı ancak buralara kadar sürüklenmeden önce NY ve Jersey'deki outlet mağazalarını ziyaret etmek daha faydalı olabilir. Zira üçüncü günümüzde Macy's de %25 indirim başlamış oldu ve biz outlerden bile daha ucuza alışveriş şansını kaçırdık.

Jersey'de Edge Water'da TJ-Maxx diye bir avm var. Buradan 50 $'a devasa bavullar alabiliryorsunuz. Eğer şansınız varsa acaip markaların 20 $'dan başlayan tekstil grubuna da burada rastlayabilirsiniz.

Uygun fiyata iyi yemek için Soho'ya gidilmemeliymiş. 2. akşamımızda iğrenç bir İtalyan restoranına inanılmaz para bayıldık. Soho gibi popüler bir yer olunca da fiyatların ucu kaçık!

New York'lular ve New York sokakları inanılmaz pis, kıyafet değiştirme kabinlerine kokudan giremiyorsunuz. Bunlar tabi hint asıllı amcalar daha ziyade. Sokaklarda her yer çöp yığını, gazete kağıtlarına basmadan yürümek olanaksız. Yani Araplara pis demeden önce bir kere daha düşünmeye karar verdim. Adamlarda yemekten sonra el ağız yıkama alışkanlığı bile yok! Pişen yemeklerin bile hijyeninden şüphe ediyor insan....

Asla bir Avrupa'lı değiller ve olabileceklerini sanmıyorum. Avrupalıların özellikle İskandinavların asaletleri kesinlikle yok!

Bir sırada ya da trafikte asla bir Amerikalı'nın önüne geçilmemeli; bu konuda çok hassaslar hemen kavga çıkartıyorlar. Sıra mevzusunda sıkıntı yaşayacak tek millet de biziz sanırım!

İlginçtir ki Türkleri seviyorlar. ABD'de yaşayan Türkler "Jeune Turk" oldukları için Türk olduğumuzu öğrenen bir çok yerden extra indirim aldık.

Arabanız yoksa en güzel ulaşım aracı bisikletler. Manhattan sokaklarında bisiklet ile gezmek İstanbul'da motora binmekten daha tehlikeli de olsa inanılmaz keyifli. Çok hızlı araba kullanıyorlar, kurallara uymuyorlar ve yine Avrupa'daki gibi yayayı görünce de durmuyorlar...Ancak trafik polisleri gözünüzün yaşına bakmıyor. Yanlış yere park edip, yanlış parkometreye para attığımız için 30 $ park cezasını söke söke aldılar aksi halde 12 Mayıs'ta mahkemeye çıkıp suçsuzluğumuzu savunmamız gerekecekti.

Etiket fiyatlarına vergi dahil değil. Kasada eyaletine ve ürünün cinsine göre %3 ila %8.875 arasında vergi ödüyorsunuz. Vitamin Shoplarda ve drug store-larda vergi yok!Ayrıca Avrupa'daki gibi TAX FREE diye bir uygulama da yok. Birine sorduk beş kişiye danıştıktan sonra konsolsoluğa gitmemizi önerdiler!!!!

Adamların iş tanımları çok net. Eğer A işini yapıyorsa asla B işini yapmıyorlar. Yani az çalışıp az yorulup para kazanıyorlar. Bizdeki gibi bir kişi bütün dükkanın işini görmüyor. İnsan hakkına saygı bu olsa gerek.
Tabi hal böyle olunca işlemeyen demir ışıldamaz misali aynı anda iki şeyi yapamıyorlar ve acaip yavaşlar.

Satış elemanları Türkiye'de olsa ben çoğunu işletmeye şikayet ederdim. Aldığımızı yerine koymadığımız için ya da gri olanı değil maviyi isteyip gri de karar kıldığımız için azar işittik. Adamlarda satış primi kaygısı da yok zaten her kasada uzuuuun kuyruklar var. O yüzden valla müşteri velinimetleri değilmiş.

Manhattan'daki store-lar mutlaka gezilmeli. Pazarlamanın, marka ağacı yaratmanın dibine vurmuşlar. Biz M&M, Hersey's, NBC, Yankeee, A&F ve NBA store-lara hayran kaldık. A&F de çalışan kızlar korkunç seksi ve erkekler üstsüzler!!!!

Acaip evsiz var. Hava kararır kararmaz ortam anında değişiyor. Gece Broadway ve Down Town korkunç bir yer halini alıyor. Tahminimce gündüzleri park, bahçe ve AVM lerin tuvaletlerinde uyuyan tüm evsizler geceleri sokaklara dökülüyor.

Metro aktarma noktaları çok karışıkmış. İtalya ve Fransa'da dillerini hiç bilmememe rağmen çok rahat metro kullanmıştım. Gerçi 3 güzergah vardı buralarda ama sistem daha kullanışlı gelmişti bana. Ha bir de metrolarında kafam kadar fareler cirit atıyor :)

Eşten dosttan sipariş almamak lazımmış, her şey her yerde bulunmuyor. Fiyatlar internet ile tutmuyor. Ya alışveriş yapacaksınız ya da çevreyi gezeceksiniz ikisi bir arada olmuyor...

KISA KISA:

Bence Empire States'e gece çıkılmalı şehir ışıkları muhteşem!
Özgürlük heykeline gidip heykelin içine de girilecekse sabah 10:00'dan önce sırada olmak gerekliymiş!
Kanaatimce Brooklyn Köprüsü NY'ın simgesi olmalı...En süper mazara bence oradaydı.


Five Guys diye bir hamburgercide dünyanın en lezzetli hot dog'unu ve ıslak hamburgerini yedik!
Gasho diye bir Japon restoranının hem konseptine hem de yemeklerine aşık olduk. Yemeğinizi seçiyorsunuz ve çeşitli şovlar eşliğinde yemeğinizi masanızda pişiriyorlar. Üstelik fiyatları da son derece makul!
Outback'de muhteşem steakleri götürdük.
Red Lobster'da bol kalorili ve kolestrolü yüksek muhteşem bir Istakozu kocayla paylaştık.

Bir günde yaklaşık 8 saat aralıksız yürüyüp bir de 2.5 saat bisiklete binerek kendi rekorumuzu kırdık.

Ve kardeşim yıllarca ingilizce öğrendim de Amerika'da ilk iki üç gün acaip zorlandım desem. İlk defa ana dili İngilizce olan bir memlekete gittik ondan sanırım. Sokak aksanı korkunç, İspanyolları hiç anlamıyorsunuz...Yıllarca okulda biz gramer ile boşuna kafayı kırmışız sadece simple tense kullanıyorlar; çok hızlı konuşuyorlar üstelik kelimeleri yutup ulama felan yapıyorlar herşey birbirine karışıyor...Özellikle yavaş konuştukları için yaşlılar ile çok iyi anlaştık!


0 yorum: