İdare Etmek Üzerine

Çocukken ne kadar ufak bir dünyam varmış. Ne kadar da kötüymüş büyümek. Oysa yaşımı bir tane fazla göstermek için neler yapardım. Tek derdim ders notlarım olsaymış keşke. Ya da karnemin komşunun kızından iyi olması ve annemin böbürlenmesini sağlamak. Ya da zırt pırt şehir değiştirdiğimiz için yeni arkadaş bulmakta; yeni hocanın gözüne girmekte zorluk çekmek; anadolu lisesi sınavlarından iyi not alıp koleje girmek ya da org derslerinin hakkını verip babama sanat müziğinden nameler döktörürken yüzünü güldürmek...
Ne anlamsız ve önemsiz kaygılar...Çocuk kalbi işte...
Şimdiyse boğuştuklarıma bak, gerçi bu tarz kaygılarım olmasaydı belki bugün "idare etmeyi" öğrenemeyecektim. İdare etmek her manada, nabza göre şerbet vermek, alttan alta alıp ruhuma hakaret edercesine milletin kaprislerine boyun eğmek. Küçükken yapsaydım ne olurdu ki? En fenası arkadaşlarım bana küserdi. E yapmadım da! Ama yine de arkadaşlarım bana küstü. Ruhum kanadı o zamanlar, kabuk bağladı, sertleşti...Arkadaşlarımı bir çırpıda ben de çizmeyi öğrendim... Dostlarım bana yeterdi. Zaten dostlarımı da yeni kişiliğimden seçtim. Şimdiyse zamanında arkadaşlarıma karşı gösterdiğim umursamazlığı keşke hayatımdaki tüm ilişkilere taşısam. Gerektiğinde kocama, kocanın arkadaşlarına, iş hayatımda çalışmak zorunda olduğum farklı kesimlerden bin bir çeşit insana.
Öyle ki daha iki gün önce ben ben olaydım canına ulu orta okuyabileceğim bir kendini bilmeze umarsızca dersini verebilecekken kaygılar üşüştü üstüme idare etmem gerekti yarım saat aptal aptal ne yapacağımı düşünürken ben ben olmaktan çıkıp acaip yapıcı bir mail atmak zorunda kaldım. Yaladım yuttum durumu kurtardım. Buraya kadar ok iş kurtuldu ya ruhum...
Öyle bir işim olsaydı ki keşke kendi doğrularımla yürütseydim ya da yok yok en güzeli belki de insan olmayan bir sektörde çalışmak, mesela baytar olabilirdim... Evet evet bu kadar da insan sevmezken işe bak ya onlarca insanla uğraşmak zorundayım.  Hani Allah dağına göre kar verirdi!!!!
İşi idare ediyoruz eyvallah evde de kocayı idare ediyoruz.
Tamamen farklı iki insanı al, aynı eve koy, adına evlilik de, yirmibeşinden sonra herkesi bu oyunu oynamak zorunda bırak; yemişim sosyal kuralları diyemedik tabi biz de evlendik. Anneyi babayı zamanında sık sık idare ediyorduk valla o daha kolaydı. Ya yalan söylediğimizi anlamazlardı ya da biz öyle sanırdık; kanımca bize top oynamamız için saha bırakırlardı. Karı kocayı idare etmek en zoru. Yani ben de kendim için lokum gibi insanım diyemeyeceğim ama bu benim yazım o yüzden kocanın duyguları umrumda değil şu anda...
Komşuyu idare et, müdürü idare et, kocayı idare et, kardeşi, anayı babayı, arkadaşı ve hatta dostlarını bazen; kapıcıyı, parayı, hırsları...Neyi farkettim biraz geç oldu galiba; ben aslında kimseyi idare etmiyorum; ben yapmak istemediğim şeyleri yapmak zorunda kalarak, "mış" gibi davranarak sadece ve sadece kendimi idare ediyorum ve idare etmekten nefret ediyorum!!!

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Gecen gun biri dedi de cok dogru dedim icimden. En yakinimiz diye bildiklerimizin bile aslinda hakkimizda dusundukleri ama bize soylemedikleri seyleri bilsek, bugun etrafimizda bir adam kalmazdi (anneler haric :) )