Kaz Dağları - Mutlaka koklanmalı

Kaz Dağları Balıkesir ve Çanakkale sınırında gezilecek görülecek yerleri saymakla bitmeyecek sürprizlerle dolu bir cennet. İstanbul'dan güzergahı Çanakkale üzerinden belirledik. Şehitliğe de uğrayıp akşam vakti otelimize varmayı planladık.
Kahvaltıdan hemen sonra yola çıktık pek de acıkmamış olmamıza rağmen Tekirdağ köftesi yemek için Ali Baba restoranda mola verdik. Daha şehre girmeden tabelalar sizi yönlendiriyor. Zaten önceden araştırıp nerede yiyeceğimize karar vermiştik. Belli ki ünü fiyatlarına yansımış. İstanbul'da ortalama içkili bir lokantada vereceğimiz parayı verdik. Birer porsiyon köfte, ayran ve piyaz'a 25'er TL bayıldık. Gerçekten içimize oturdu. Gerçi son derece lezzetli köfte yediğimizi eklemeliyim.
Şehitlikte ziyadesiyle oyalanıp, her yerde yüzlerce resim çektikten ve üstüne de kaybolduktan sonra Kaz Dağlarına akşam karanlığında, 21:00 sularında vardık. Otelimiz dağın eteklerindeki en son duraktı. Erguvanlı Ev...10 odalı butik bir otel. Sezon dışında yoga yapabileceğiniz muhteşem orman manzaralı bir kapalı terası var. Sahibi orada değildi ama çalışanları ile çok keyifli vakit geçirdik. Hep gençlerden oluşan gruplar vardı. Biz dahil 3 grup...
Akşam yemeği ve kahvaltı oda fiyatına dahil biz bayram olduğu için geceliğine kişi başı 200 TL verdik. Normal dönemde 100TL imiş. Ayrıca civarın en ucuz oteli olduğu için seçmiştik çünkü bizim programımız çok yoğundu ve sadece yatmaya gidecektik.
Şöyle söyleyim ormandaki ağaçların hışırtılarına uyanıyorsunuz. Akşam yatarken odun kokusunu soluyorsunuz (tabi hava soğuksa) Kahvaltınıza ağaçtan ağaca atlayan sincapları sayarak başlıyorsunuz. Yediğiniz her şeyde doğallığın kokusu var. Acaip reçeller yedik adını bile duymadığım otlardan yapılmış. Yumurtalar köy yumurtası , menemen mis gibi taze domates kokuyor, ekmekler ev yapımı,reçeller yıkılıyor memleket zaten zeytin fabrikası, Ezine 50 km mesefade e daha ne olsun. Huzuru koklayabiliyorsunuz. Yaylanın havası ciğerlerinizi temizliyor 1 km aşağıda Türkiye'nin en temiz denizi var. Küçük Kuyu henüz şehirleşmemiş küçücük bir tatil merkezi.
İlk gün Truva'ya gittik dönüşte Asos'a uğradık. Troy filmindeki at artık Çanakkale merkezde sergileniyor Truva'daki o at değil haberiniz olsun. Türklerden çok Japon abiler yine her yerdeydi.
Asos'ta yazın bile buz gibi olan denize mevsiminden önce girdik. İçimizi balık ve bira ile ısıttık. O patates kızartmaları ve balığın tadı unutulmaz. Asos merkezi son derece küçük ve evleri, balkonlarından sarkan rengarenk çiçekleri ve insanları çok güzel...Ezine'den bol miktarda peynir aldık.
İkinci gün Küçükkuyu'da denize girdik. Benden söylemesi deniz pırıl pırıl, tertemiz ama deniz kestanelerine dikkat etmezseniz ve eşiniz benimki gibi yaramaz ve pimpirikli tipse bu kestaneler adamı affetmiyor ve gününüz rezil olabiliyor. Sonra hastane arasanız kasabada sadece 3 eczane ve 1 sağlık ocağı var. Adatepe zeytin yağlarından alabilirsiniz, sabun müzesini mutlaka gezin ve gerçek zeytinyağından yapılmış katkısız sabunlardan alın.
Zeus altarına doğru yolu ve yokuşu umursamadan yürüyün. Manzara muhteşem. Göğe dokunabileceğini sanıyor insan onu için değilmi ki koca Zeus oradan dünyayı izlermiş. O kadar güzelki resim çektirmek için kuyruğa giriyorsunuz. Biz bekleyemedik ama duyduk ki gün batımı da çok romantik oluyormuş.
Köy kahvesine girin, karbonatlı çay içip ev yapımı gözleme yiyin. Vaktiniz olursa KAZ DAĞLARINA milli parka çıkın. Şelalere kadar yürüyüp oluşturdukları doğal havuzda yüzün. Türkiye'nin ilk özel müzesine;Tahta Kuşlar Etnografya Müzesine gidin.
Biz bu sefer Bozcaada'ya gidemedik ama ben bir sonbahar'da gitmiştim. Mevsimlerden yaz değilse adaya gitmeyin. Kimsecikler olmuyor. Balık bile yiyememiştik ama ev yapımı incir reçelini mutlaka deneyin. 
Egzamanız ve siiliniz varsa incir sütü birebir; ham incirden elde ediliyor mevsim uygunsa incir toplayın.
Huzur dolu minik bir kaçamak yapmak İstanbul'dan hiç zor değil. Sabahtan çıkıp öğleden sonra varabilir ve iki gün kafanızı dinleyebilirsiniz. Hamak keyfi yapabilir, bol bol kitap okuyabilir, şehrin yıpratıcı müziği yerine doğanın çıkardığı ve belki de uzun zamandır duymadığınız seslere dalıp hayat için yeni ve farklı ilhamlar alabilirsiniz. Hele çocuğunuz varsa ona ağaçları, ormanı, zeytinin rengini ve kokusunu, sabunu, çeşit çeşit böcekleri, sincapları, farklı sesler çıkaran kuşları, birbirinden garip otları, suyun rengini ve  doğanın kokusunu öğretebilirsiniz...Üstelik civardaki tarih de son derece etkileyici. Truva, Asos kalesi, Zeus Altarı, Çanakkale şehitliği hepsi yolunuzun üstünde...

Hala en güzel tatil hatıramdan birisidir... Biz iki aile gittik, bir birimizi de fazla tanımıyorduk ama büyük bir uyum içinde çok keyifli vakit geçirdik.

Kaz Dağları mutlaka koklanmalı!

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Okurken tekrar yaşadım sanki:)))